,, ,

İmamoğlu: Kendilerini Sadece Bir Avuç İnsanın Cebi Olmaya Adadılar

Gündem 07.05.2023 - 13:49, Güncelleme: 07.05.2023 - 13:49 5989+ kez okundu.
 

İmamoğlu: Kendilerini Sadece Bir Avuç İnsanın Cebi Olmaya Adadılar

İmamoğlu: Kendilerini Sadece Bir Avuç İnsanın Cebi Olmaya Adadılar
İBB Başkanı ve Millet İttifakı ’nın Cumhurbaşkanı Yardımcısı adayı Ekrem İmamoğlu , Çorum Abide Meydanı ’nı hınca hınç dolduran coşkulu kalabalığa konuştu. İktidarın hatalı siyaset ve ekonomi politikalarıyla vatandaşları umutsuzluğa sürüklediğini vurgulayan İmamoğlu, “Allah aşkına, 21 yıldır iktidarsınız; bu milletin evlatlarına hak-reva gördüğünüz standart bu mu? 21 yıldır iktidarsınız; bu milletin gençlerine reva gördüğünüz gelecek bu mu? 21 yıldır iktidarsınız; bu milletin çocuklarının, pırıl pırıl gençlerinin, güzel kızların, yakışıklı delikanlıların, hayallerini çalmaya utanmıyor musunuz?” dedi. Devletin kaynaklarının vatandaşların yararına değil, bir avuç insana harcandığını dile getiren İmamoğlu, “Kendilerini sadece bir avuç insanın cebi olmaya adadı bunlar. Başka dertleri yok. İstanbul'da yapılan, akla ve vicdana sığmayan arsa satışları var. Yüz milyonlarca dolar, birilerinin cebine yerleştirilmiş. Bunların hepsini bulduk. Savcılığa suç duyurusunda bulunduk. Ne oldu biliyor musunuz? 40 tane dosyamıza İçişleri Bakanı el koydu. Bu dosyaları sümen altı yaptı. 2 yılı geçti bakanlıkta duruyor. Sorsan, bu Bakan çok vatansever. Milletin parası, bir avuç insana peşkeş çekilmiş, milleti koruyacağına, onları koruyor. Ondan sonra da çıkıyor milletin karşısına, bir avuç insanın karşısına, titreye titreye konuşuyor, gözleri de fır fır dönüyor… Allah aşkına, ya sen milliyetçisin, bu millet vatan haini; öyle mi? Hadi oradan. Hadi oradan” diye konuştu.  ABİDE MEYDANI / ÇORUM  İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı ve Millet İttifakı’nın Cumhurbaşkanı Yardımcısı adayı Ekrem İmamoğlu, Çorum Abide Meydanı’nı hınca hınç dolduran coşkulu kalabalığa konuştu. Çorumlulara, Millet İttifakı’nın Cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu’nun selamlarını getirdiğini belirten İmamoğlu, “Doğudan batıya, Karadeniz'den Akdeniz'e, hayatlarımızı değiştirecek o güne çok az zaman kaldı. 14 Mayıs'ta millet iradesinin iktidara gelmesine çok az kaldı. Türkiye'nin farklı bölgelerini ziyaret ediyorum. Vatandaşları dinliyorum. Onlarla sohbet ediyorum. Herkesin dilinde bir söz var: Hayat çok pahalı. Doğru mu? Ekonomi gittikçe kötüye gidiyor. Doğru mu? Sabah aldığımız bir şeyin akşama fiyatı değişiyor. Doğru mu? Vatandaşımız yokluk ve yoksulluk içinde. Doğru mu? Herkes yoksulluk seviyesinin altında. Vatandaş patatesi, soğanı bile alsam mı almasam mı diye düşünüyor. Bir tane mi alsam, iki tane mi? Cebimde para yeter mi diye düşünüyor. Vatandaşın evine her gün giren yiyecekler, artık neredeyse lüks tüketim haline geldi” dedi.  “21 YILDIR İKTİDARSINIZ; GENÇLERE  REVA GÖRDÜĞÜNÜZ GELECEK BU MU?” Ülkenin ekonomisinin freni patlamış bir kamyon gibi uçurumdan aşağıya gittiğini kaydeden İmamoğlu, “Anne-babalar kara kara düşünüyor. Hayat pahalılığı vatandaşlarımızın hayatını kabusa çeviriyor. Gençler, şu anda bu topluluğun en ön safında bulunan pırlanta gençler, bu ülkeyi terk etme hayalleri kuruyorlar. Çorum bu konuda en fazla yurt dışına göç veren şehirlerden bir tanesi. Aileler evlatlarına ‘Gitme evladım’ diyor. Çünkü bu ülkede kimse, gelecek göremiyor, umut göremiyor. Mutsuz, umutsuz çocukların hayal kurması bile zorlaşıyor. Ben bu yirmi bir yıllık iktidara soruyorum. Allah aşkına, 21 yıldır iktidarsınız; bu milletin evlatlarına hak-reva gördüğünüz standart bu mu? 21 yıldır iktidarsınız; bu milletin gençlerine reva gördüğünüz gelecek bu mu? 21 yıldır iktidarsınız; bu milletin çocuklarının, pırıl pırıl gençlerinin, güzel kızların, yakışıklı delikanlıların, hayallerini çalmaya utanmıyor musunuz? 21 yıldır iktidarsınız; bu milletin vatandaşlarına vereceğiniz söz mü kaldı sizin Allah aşkına? Tarım yok olmuş, hayvancılık bitmiş. Sanki dün iktidara gelmiş gibi vaatlerde bulunuyorsunuz. Bugüne kadar neredeydiniz? Tahıl ambarı bu ülkenin vatandaşlarının soğana, patatese muhtaç hale geleceğini oradaki benim ağabeylerim, ablalarım duysa inanır mıydı Allah aşkına?” diye konuştu.  “DEVLETİ, MİLLETİ KİRLETENİ NE YAPACAĞIZ? EVİNE YOLLAYACAĞIZ” “Yöneticiler, vatandaşların temel gereksinimlerini karşılayabilmek için var” diyen İmamoğlu, şunları söyledi:  “Sizi, millet onun için seçti. Vatandaş zora düştüğünde yanında olmak zorundasınız. Devletin kaynaklarını vatandaşların yararına harcamalısınız. Kendilerini bu yoldan ayırdılar. Kendilerini sadece bir avuç insanın cebi olmaya adadı bunlar. Başka dertleri yok. Halbuki devlet yöneticisi, vatandaşının hizmetkarıdır. Bunlar, 21 yıl önce ‘Yasaklarla mücadele edeceğiz’ dediler, Türkiye'yi toptan yasaklar ülkesine çevirdiler. Ne özgürlük kaldı ne mutluluk. Bakın sevgili gençler bir tweet atsa, korkuyorlar. Biri bir şey söylese, ‘Başıma bir şey mi gelecek’ diye düşünüyor. Bu şehrin ve bu ülkenin üniversiteleri konuşamıyor bile. Akademisyenleri konuşamıyor bile. Halbuki benim hocalarım konuşacak. Benim gençlerim konuşacak, özgür olacak. Konuşacak ki, üretsin. Düşünsün ki, var olsun. Düşünmek, var olmak demektir. ‘Yoksullukla mücadele edeceğiz’ dediler. Türkiye'yi yoksulluğun içine gömdüler. Bunlar ülkeyi devraldıklarında dünya ekonomisinde Türkiye, 16. sıradaydı. Şu anda 21. sıradayız. Geriye doğru gidiyoruz. Ne huzur kaldı ne de geleceğe güven kaldı. ‘Yolsuzlukla mücadele edeceğiz’ dediler, Türkiye'yi yolsuzluk ülkesine çevirdiler. Ne şeffaflık kaldı ne liyakat kaldı. 21 yılda üzerilerine ne yazık ki çok kir, çok pislik bulaştı. Onun için bu yüzden devlet, düzgün çalışamaz hale geldi. Bu akşam eski yakınlarından, eski akrabalarından, eski yol arkadaşlarından kim kaset yayınlayacak, YouTube'a kim çıkıp konuşacak; artık şaşırdık. Dinlediklerimizi, ağzımız bir karış açık dinlemiyor muyuz? Utanılacak şeyler anlatılıyor, sevgili dostlar. Yani bu devletin, bu milletin malına böyle bakılır mı? Ekonomi düzgün işlemez oldu. Devleti temiz tutacaksınız ki, devletin çarkları tıkır tıkır işlesin. Devleti, milleti kirleteni ne yapacağız? Evine yollayacağız. Tıpış tıpış gidecekler. Demokrasi bunun için var.” “TEK BİR YOLSUZLUK GÖLGESİ, TEK BİR ŞAİBE YOK ÜSTÜMÜZDE” “Biz, Millet İttifakıyız. Tertemiz geliyoruz. Tek bir yolsuzluk gölgesi, tek bir şaibe yok üstümüzde. Birilerine değil, millete hizmet için geliyoruz. Milletin hizmetkarı olacağız. Nasıl bakacağız millete biliyor musunuz? Gençler takip etmiştir. Sizler de biliyorsunuzdur. Mustafa Kemal Atatürk’ün Anadolu ziyaretinde, Tokatlı bir çiftçinin gözünün içine bakarak, onun derdini dinleyen bir resmi vardır makam odamın arkasında. Tam 12 yıldır odamda o resmi tutarım. Niye biliyor musunuz? Benim gözlerim mavi değil ama hepinizin gözüne, Atam’ın gözü gibi bakıyorum. 13. Cumhurbaşkanımız Sayın Kemal Kılıçdaroğlu, siyasette dürüstlüğün simgesi. Ömrünü hak, hukuk, adalet mücadelesine adadı. İşte onun liderliğinde geliyoruz. Çok güçlüyüz, çok kararlıyız. İYİ Parti Genel Başkanı Sayın Meral Akşener Hanımefendi’yle geliyoruz. İttifakımızın tüm liderleriyle geliyoruz. Benim sevgili dostum, Mansur Yavaş Başkanımla geliyoruz.” “ECEVİT” ÖRNEĞİNİ VERDİ: “SAĞLIK, OY İÇİN SİYASETE MEZE YAPILMAZ” “Bir grubun, bir partinin seçimi değil bu seçim. Bu seçim, milletin, iktidarını kurma seçimi. Devletin temellerini adalet üzerine oturtacağız. Ne diyoruz hep? Bu kötü, bu ayrıştırıcı düşmanlaştırıcı dil, bu ülkeye fayda vermiyor. Biraz dertleşeyim. Hatırlar mısınız; bundan yirmi bir yıl önce rahmetli Bülent Ecevit Başbakan iken, onun hastalığıyla ilgili şimdiki Cumhurbaşkanı dalga geçmişti. Neler neler söyledi. Bakın hepimiz yaşlanacağız. Allah hepimize sağlıklı bir yaşam versin. Herkese, şahsına, kendine de sağlıklı bir yaşam diliyorum. Oy için siyasete meze yapılmaz bu tür şeyler. Ayıptır, günahtır. Hatırlayın; kısa süre önce kendisi de ciddi bir sağlık sorunu yaşadı naklen yayında. Orada nerenin yaşandığını hepimiz anladık. Programdakilerin telaşlarını yüzlerinden hatırlayın. Millet İttifakı’ndan bir kişi bile bu konuyu ağzına almadı. Bu sağlıksız durumu oy için istismar eden bir kişi gördünüz mü? Yok. Hatta erdemli bir şekilde, olması gerektiği bir şekilde, 13. Cumhurbaşkanımız Sayın Kemal Kılıçdaroğlu, kendisine geçmiş olsun mesajı yayınladı. Budur. Bu olmalı. Allah korusun, bu olay Sayın Kılıçdaroğlu'nun başına gelseydi, ben eminim onun dilinden neler dökülürdü, neler.  “SİZE GÜLMEYE DİYAFRAMIM YETMEZ” “İşte o yüzden diyoruz ki, bu ülkede normalleşelim. Kavgacı, bağırıp çağıran, doktorundan mühendisine, kadınından çocuğuna, herkese azarlayan bu dil, bu memlekete yakışıyor mu? Kavga etmeden konuşulmaz mı? Düşmanlaştırmadan siyaset yapılmaz mı? Allah aşkına severek bu ülke yönetilmez mi? Ya sev. Milletini sev. Allah aşkına insan ayırma. Sana oy veren- vermeyen diye ayırma. Allah şahit; benim kalbim bu memleketin her insanına o kadar sıcak ki. Ben, her çeşit insanımı gördükçe, kendimi daha zengin hissediyorum. Bakın bu insanları inancıyla, mezhebiyle, etnik kökeniyle ayırmaya hep birlikte son verelim. Kalbimizde sevgi olsun. Her seçim bu iktidarın aynı cümleleri kurmasını ve kurduğunu yaşadık. Ayrıştırdılar. Şimdi ne diyorlar? ‘Efendim, -bak sen ya- yedi düvel 14 Mayıs'ı bekliyormuş. Dünya -bak, bak, bak- onlara karşıymış.’ Hemen iş oldu, beka sorunu. Ve diyorlar ki; 14 Mayıs'ı onlar kazanırsa ‘milli irade’, millet kazanırsa ‘darbe’ olacakmış. Ben size var ya kahkahalarla gülerim ya. Size gülmeye diyaframım yetmez.” “SİZE SÖZ GENÇLER; MÜLAKAT ÇÖPE, LİYAKAT MAKAMA” “Ekonomiyi batırmış, işsizliği, enflasyonu patlatmış, depremde beyefendi talimat verecek diye bekleyip, 48 saat depremzedeleri yalnız bırakmışsınız. Ama ne olacakmış? Bunlar giderse devlet bitermiş. Hadi oradan, hadi oradan, hadi oradan. Devleti siz çökerttiniz. Ülkenin pırıl pırıl gençlerini mülakat altında elediniz, ezdiniz. Torpilli akrabalara güzel makamlar sıraladınız. Size söz gençler; mülakat çöpe, liyakat makama. Dernekler kurdunuz, vakıflar kurdunuz, milletin vergilerini geçim kaynağı yaptınız. Milyonlarca sığınmacıyı bu ülkeye doldurdunuz. Kim ne yapıyor belli değil. Enflasyon yüzde 100’leri geçmiş, millet geçim derdinde, ama sorsan ‘bunlar giderse ülke biter.’ Hadi oradan, hadi oradan. Size bir şey söyleyeyim mi? Bunların gittiği gün, memleket güzelleşecek. Kesinlikle her şey çok güzel olacak. Huzur gelecek, huzur. Ülkeyi boğdunuz, yeter. Kasvetli, gri hava gidecek; güneş bir başka doğacak bu memlekete.” “BİZ AĞLARKEN, BİRİLERİ GÜLDÜ” “Bunlar millete gülmeyi bile unutturdular, gülmeyi. Biz ağlarken, birileri güldü. Mesela örnek vereyim. Yurt dışında yaşadığı halde, İBB'de işe aldıkları insana, yıllarca ‘burs’ adı altında harçlık yolladılar. Hem de on binlerce dolar. Sizin verginizle yurt dışında bedava yaşadı. Şimdi de onu İstanbul'da milletvekili yapıyorlar. Tabii bunlar gülüyor. Yine İBB’de işe aldıkları bir kişiye; bakın bugün işe alıyorlar sadece 10 gün sonra, Amerika Birleşik Devletleri'ne burslu gönderiyorlar. Metro’da işe giriyor, ama orada siyaset okuyor. Tam kaç lira veriyorlar biliyor musunuz bir kişiye? 200 bin dolar. Bugünün parasıyla 4 milyon lira. Ya bu para, sizin vergileriniz. Sonra onu milletvekili yapıyorlar. Sonra da büyükelçi yapıyorlar. Tabii siz gülersiniz. Ama millet gülmüyor. Biz ne yapacağız biliyor musunuz? Sizin evlatlarınızın yüzünü güldüreceğiz. Biz ne yaptık? İstanbul'da bu düzeni yıktık. Şu ana kadar 210 bin gence burs verdik.” “BUNLARIN KONUŞMALARINI UZUN BİR ‘BİP’LEMEK LAZIM” “Bunları size anlatmak zorundayım. İstanbul'da yapılan, akla ve vicdana sığmayan arsa satışları var. Yüz milyonlarca dolar, birilerinin cebine yerleştirilmiş. Bunların hepsini bulduk. Savcılığa suç duyurusunda bulunduk. Ne oldu biliyor musunuz? 40 tane dosyamıza İçişleri Bakanı el koydu. Bu dosyaları sümen altı yaptı. 2 yılı geçti bakanlıkta duruyor. Sorsan, bu Bakan çok vatansever. Milletin parası, bir avuç insana peşkeş çekilmiş, milleti koruyacağına, onları koruyor. Ondan sonra da çıkıyor milletin karşısına, bir avuç insanın karşısına, titreye titreye konuşuyor, gözleri de fır fır dönüyor… Allah aşkına, ya sen milliyetçisin, bu millet vatan haini; öyle mi? Hadi oradan. Hadi oradan. Dengesi bozuk insanlar seçim kampanyası yapıyor. Tek cümlesi var. Allah aşkına, ben anlamış değilim. Çocuklar var burada. Ne diyeyim ben ya? Tek cümlesi var. Neymiş efendim; bunlar giderse, erkek erkeğe evlenecekmiş! Her gün defalarca bunu tekrarlıyor. Ben size bir şey diyeyim mi? Yani tuhaf bir bilinçaltı var, tuhaf. Vallahi tuhaf. Yani bu akıl tutulması. Saçma sapan konuşmalar. Çoluk, çocuk seni dinliyor. Ağzından çıkanı kulağın duysun. Ayıp, ayıp. Yok efendin neymiş? Yok G’ymiş, yok B'ymiş, yok T'ymiş; adamın aklı fikri orada. Başka bir yere çalışmıyor aklı. Hani televizyonlarda ‘bip bip’ vardı ya eskiden, bunların konuşmalarını böyle uzun bir ‘bip’lemek lazım. Vallahi billahi. Çok içselleştirmiş meseleyi. Enteresan yani. Hayırlısı Allah'tan.” “MİLLET YUVA KURAMIYOR” “Bakın bunların döneminde memlekette evlilik oranı, yüzde 30-40 azaldı. Niye biliyor musunuz? Millet yuva kuramıyor, yuva. Utanın. Biz ne yapıyoruz? Belediye olarak, çiftlere maddi destek veriyoruz, ‘Gidin evlenin’ diye, ‘Çoluk çocuğa karışın’ diye çiftlerimize destek oluyoruz. Her türlü yardımı yapıyoruz. 0-4 yaş arası çocuğu olan annelere diyoruz ki, ‘Senin yeter ki yuvan olsun, çocuklarınla İstanbul'u bedava dolaş’ diyoruz. Kaç anne faydalanıyor biliyor musunuz İstanbul'da? 500 bin. Biz, bütün kurumlarımızı ailelerimiz için çalıştırıyoruz. Bunlar konuşsun. Toplumun temel taşı aile. Şu fantastik dünyalarına bakarsan bunların, onları bir bırak, görürsün ne yaptığımız.” “SENİN İTTİFAKINA ALDIĞIN PARTİ, ANAYASANIN İLK DÖRT MADDESİNE KARŞI” “Bakın, bazı hatırlatmalar yapacağım, hazır sizi bulmuşken. Bursalı ülkücü kardeşimiz Sinan Ateş, hunharca katledildi. Bu ülkenin göbeğinde öldürüldü. 5 ay geçti. Aydınlatamıyorsun. Ağzını bile açamıyorsun. Başsağlığı bile dilemedin. Vicdanlara sığar mı bu? Sen önce halis ülkücülerin katillerini ve arkasındakileri bul. Sen ne yaptın? Bu ülkenin yetiştirdiği en değerli polis müdürlerinden, efsane Gaffar Okkan'ı ve beş polis memurumuzu şehit eden anlayışı ittifakına kattın. Ondan sonra gel, bize milliyetçilik tasla. Hadi oradan! Hadi oradan! Hadi oradan! Senin ittifakına aldığın parti, anayasanın ilk dört maddesine karşı. Ne bunlar? ‘Madde 1: Devletin şekli, Türkiye Cumhuriyeti’dir.’ Cumhuriyete karşı. ‘Madde 2: Türkiye demokratik, laik, sosyal hukuk devletidir.’ Ona da karşı. ‘Madde 3: Türkiye ülkesiyle, milletiyle bölünmez bütündür. Dili Türkçe, bayrağı ay-yıldızlı bayraktır. Milli marşı, İstiklal Marşı’dır. Dördüncü madde ne? ‘Bunlar değişemez, teklif dahi edilemez’ diyor. Hadi bunlar ona karşı. Ben biraz kızgınım, söyleyeyim. Benim buna kızgın olma sebebim ne biliyor musunuz? Benim milli duygularımı, inancımı ve milletimin hiçbirisinin inancını ve milli duygularını ölçecek kişi, anasının karnından doğmadı. Sabrınıza sığınıyorum. Bir dakikalık bir film izleteceğim size. Lütfen can kulağıyla izleyin. Sen, ittifakına bu partiyi katacaksın. Bu partiyi içine katan Cumhur İttifakı, doğru mu? Şimdi bunlar vatansever öyle mi?” “SEÇİM KEŞKE BUGÜN OLSA, BUGÜN YOLLASAK” “Bu yorulmuş, yıpranmış iktidarı hemen yollamak lazım. Seçim keşke bugün olsa, bugün yollasak bugün. 14 Mayıs'ta sizlerin iradesiyle bunu yapacağız. Size çok güveniyoruz. Bu kötü dili evine yollayacağız. Hep beraber sürece dahil olmak zorundasınız. Artık ‘ben’ değil, ‘biz’ deme dönemi. Türkiye'nin yeniden güvenli, mutlu, huzurlu olması için, milletin iktidarını hızlıca kurmamız gerekiyor. Zengin, daha zengin olsun diye değil; herkes eşit olsun diye geliyoruz. Yoksulun, muhtacın, çocuğun, gencin, kadının yanında durmak için geliyoruz. Öğrencilerin yanında durmak için geliyoruz. Çok az kaldı. Özellikle önce gençler… 7 günümüz kaldı. Çok çalışacağız gençler. Ayrışmak yok. Fıstıklar, ayrışmak yok. Yakışıklı adamlar, ayrışmak yok. Arkadaşlarımızla konuşacağız. Tamam mı? Diyeceğiz ki, ‘Oyumuz Millet İttifakı’na. Oyumuz Kemal Kılıçdaroğlu'na. İlk turda bitirelim. Tamam mı gençler? Ayrışmak yok.”  “BİRİLERİ KIZMIŞ YA DA ÖBÜR TARAFIN İFTİRALARINA İNANMIŞ OLABİLİR” “Birleşe birleşe kazanacağız. Birileri kızmış olabilir ya da öbür tarafın iftiralarına inanmış olabilir. Hiç ona kızmayın. Güzel güzel konuşun, kalp kazanın. Kalp nasıl kazanılır biliyor musunuz? O buzlaşmış kalbi kırarak değil, o buzlaşmış kalbi, sevgi diliyle, güzel dille eriteceksiniz. Benim insanımın kalbi güzeldir. Bize oy versin vermesin, güzeldir. Çünkü onlara deyin ki, ‘Biz milletçe, bu seçimi sizin için bile kazanacağız. Hep beraber çalışmaya, 14 Mayıs'a kadar gece gündüz vaktini bu işe ayırmaya, sandıklarda görev almaya ve sandıkları asla bırakmamaya hazır mısınız? 14 Mayıs günü, ‘oyumu kullandım, eve gideyim’ yok. Elinize o canım Türk bayrağını alarak sokaklarda, yollarda, okul önlerinde, -dileyen halay çeker, dileyen horon oynar- oynamaya, on dört Mayıs'ı demokrasi şölenine çevirmeye hazır mıyız? Güzel. O zaman Çorum, buradan sesinizi İstanbul'a yollayalım. Her şey çok güzel olacak. Kimseye söylemeyin. Aramızda kalsın. Kazanıyoruz.”
İmamoğlu: Kendilerini Sadece Bir Avuç İnsanın Cebi Olmaya Adadılar

İBB Başkanı ve Millet İttifakı ’nın Cumhurbaşkanı Yardımcısı adayı Ekrem İmamoğlu , Çorum Abide Meydanı ’nı hınca hınç dolduran coşkulu kalabalığa konuştu. İktidarın hatalı siyaset ve ekonomi politikalarıyla vatandaşları umutsuzluğa sürüklediğini vurgulayan İmamoğlu, “Allah aşkına, 21 yıldır iktidarsınız; bu milletin evlatlarına hak-reva gördüğünüz standart bu mu? 21 yıldır iktidarsınız; bu milletin gençlerine reva gördüğünüz gelecek bu mu? 21 yıldır iktidarsınız; bu milletin çocuklarının, pırıl pırıl gençlerinin, güzel kızların, yakışıklı delikanlıların, hayallerini çalmaya utanmıyor musunuz?” dedi. Devletin kaynaklarının vatandaşların yararına değil, bir avuç insana harcandığını dile getiren İmamoğlu, “Kendilerini sadece bir avuç insanın cebi olmaya adadı bunlar. Başka dertleri yok. İstanbul'da yapılan, akla ve vicdana sığmayan arsa satışları var. Yüz milyonlarca dolar, birilerinin cebine yerleştirilmiş. Bunların hepsini bulduk. Savcılığa suç duyurusunda bulunduk. Ne oldu biliyor musunuz? 40 tane dosyamıza İçişleri Bakanı el koydu. Bu dosyaları sümen altı yaptı. 2 yılı geçti bakanlıkta duruyor. Sorsan, bu Bakan çok vatansever. Milletin parası, bir avuç insana peşkeş çekilmiş, milleti koruyacağına, onları koruyor. Ondan sonra da çıkıyor milletin karşısına, bir avuç insanın karşısına, titreye titreye konuşuyor, gözleri de fır fır dönüyor… Allah aşkına, ya sen milliyetçisin, bu millet vatan haini; öyle mi? Hadi oradan. Hadi oradan” diye konuştu. 

ABİDE MEYDANI / ÇORUM 

İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı ve Millet İttifakı’nın Cumhurbaşkanı Yardımcısı adayı Ekrem İmamoğlu, Çorum Abide Meydanı’nı hınca hınç dolduran coşkulu kalabalığa konuştu. Çorumlulara, Millet İttifakı’nın Cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu’nun selamlarını getirdiğini belirten İmamoğlu, “Doğudan batıya, Karadeniz'den Akdeniz'e, hayatlarımızı değiştirecek o güne çok az zaman kaldı. 14 Mayıs'ta millet iradesinin iktidara gelmesine çok az kaldı. Türkiye'nin farklı bölgelerini ziyaret ediyorum. Vatandaşları dinliyorum. Onlarla sohbet ediyorum. Herkesin dilinde bir söz var: Hayat çok pahalı. Doğru mu? Ekonomi gittikçe kötüye gidiyor. Doğru mu? Sabah aldığımız bir şeyin akşama fiyatı değişiyor. Doğru mu? Vatandaşımız yokluk ve yoksulluk içinde. Doğru mu? Herkes yoksulluk seviyesinin altında. Vatandaş patatesi, soğanı bile alsam mı almasam mı diye düşünüyor. Bir tane mi alsam, iki tane mi? Cebimde para yeter mi diye düşünüyor. Vatandaşın evine her gün giren yiyecekler, artık neredeyse lüks tüketim haline geldi” dedi. 

“21 YILDIR İKTİDARSINIZ; GENÇLERE 
REVA GÖRDÜĞÜNÜZ GELECEK BU MU?”


Ülkenin ekonomisinin freni patlamış bir kamyon gibi uçurumdan aşağıya gittiğini kaydeden İmamoğlu, “Anne-babalar kara kara düşünüyor. Hayat pahalılığı vatandaşlarımızın hayatını kabusa çeviriyor. Gençler, şu anda bu topluluğun en ön safında bulunan pırlanta gençler, bu ülkeyi terk etme hayalleri kuruyorlar. Çorum bu konuda en fazla yurt dışına göç veren şehirlerden bir tanesi. Aileler evlatlarına ‘Gitme evladım’ diyor. Çünkü bu ülkede kimse, gelecek göremiyor, umut göremiyor. Mutsuz, umutsuz çocukların hayal kurması bile zorlaşıyor. Ben bu yirmi bir yıllık iktidara soruyorum. Allah aşkına, 21 yıldır iktidarsınız; bu milletin evlatlarına hak-reva gördüğünüz standart bu mu? 21 yıldır iktidarsınız; bu milletin gençlerine reva gördüğünüz gelecek bu mu? 21 yıldır iktidarsınız; bu milletin çocuklarının, pırıl pırıl gençlerinin, güzel kızların, yakışıklı delikanlıların, hayallerini çalmaya utanmıyor musunuz? 21 yıldır iktidarsınız; bu milletin vatandaşlarına vereceğiniz söz mü kaldı sizin Allah aşkına? Tarım yok olmuş, hayvancılık bitmiş. Sanki dün iktidara gelmiş gibi vaatlerde bulunuyorsunuz. Bugüne kadar neredeydiniz? Tahıl ambarı bu ülkenin vatandaşlarının soğana, patatese muhtaç hale geleceğini oradaki benim ağabeylerim, ablalarım duysa inanır mıydı Allah aşkına?” diye konuştu. 

“DEVLETİ, MİLLETİ KİRLETENİ NE YAPACAĞIZ? EVİNE YOLLAYACAĞIZ”

“Yöneticiler, vatandaşların temel gereksinimlerini karşılayabilmek için var” diyen İmamoğlu, şunları söyledi: 

“Sizi, millet onun için seçti. Vatandaş zora düştüğünde yanında olmak zorundasınız. Devletin kaynaklarını vatandaşların yararına harcamalısınız. Kendilerini bu yoldan ayırdılar. Kendilerini sadece bir avuç insanın cebi olmaya adadı bunlar. Başka dertleri yok. Halbuki devlet yöneticisi, vatandaşının hizmetkarıdır. Bunlar, 21 yıl önce ‘Yasaklarla mücadele edeceğiz’ dediler, Türkiye'yi toptan yasaklar ülkesine çevirdiler. Ne özgürlük kaldı ne mutluluk. Bakın sevgili gençler bir tweet atsa, korkuyorlar. Biri bir şey söylese, ‘Başıma bir şey mi gelecek’ diye düşünüyor. Bu şehrin ve bu ülkenin üniversiteleri konuşamıyor bile. Akademisyenleri konuşamıyor bile. Halbuki benim hocalarım konuşacak. Benim gençlerim konuşacak, özgür olacak. Konuşacak ki, üretsin. Düşünsün ki, var olsun. Düşünmek, var olmak demektir. ‘Yoksullukla mücadele edeceğiz’ dediler. Türkiye'yi yoksulluğun içine gömdüler. Bunlar ülkeyi devraldıklarında dünya ekonomisinde Türkiye, 16. sıradaydı. Şu anda 21. sıradayız. Geriye doğru gidiyoruz. Ne huzur kaldı ne de geleceğe güven kaldı. ‘Yolsuzlukla mücadele edeceğiz’ dediler, Türkiye'yi yolsuzluk ülkesine çevirdiler. Ne şeffaflık kaldı ne liyakat kaldı. 21 yılda üzerilerine ne yazık ki çok kir, çok pislik bulaştı. Onun için bu yüzden devlet, düzgün çalışamaz hale geldi. Bu akşam eski yakınlarından, eski akrabalarından, eski yol arkadaşlarından kim kaset yayınlayacak, YouTube'a kim çıkıp konuşacak; artık şaşırdık. Dinlediklerimizi, ağzımız bir karış açık dinlemiyor muyuz? Utanılacak şeyler anlatılıyor, sevgili dostlar. Yani bu devletin, bu milletin malına böyle bakılır mı? Ekonomi düzgün işlemez oldu. Devleti temiz tutacaksınız ki, devletin çarkları tıkır tıkır işlesin. Devleti, milleti kirleteni ne yapacağız? Evine yollayacağız. Tıpış tıpış gidecekler. Demokrasi bunun için var.”

“TEK BİR YOLSUZLUK GÖLGESİ, TEK BİR ŞAİBE YOK ÜSTÜMÜZDE”

“Biz, Millet İttifakıyız. Tertemiz geliyoruz. Tek bir yolsuzluk gölgesi, tek bir şaibe yok üstümüzde. Birilerine değil, millete hizmet için geliyoruz. Milletin hizmetkarı olacağız. Nasıl bakacağız millete biliyor musunuz? Gençler takip etmiştir. Sizler de biliyorsunuzdur. Mustafa Kemal Atatürk’ün Anadolu ziyaretinde, Tokatlı bir çiftçinin gözünün içine bakarak, onun derdini dinleyen bir resmi vardır makam odamın arkasında. Tam 12 yıldır odamda o resmi tutarım. Niye biliyor musunuz? Benim gözlerim mavi değil ama hepinizin gözüne, Atam’ın gözü gibi bakıyorum. 13. Cumhurbaşkanımız Sayın Kemal Kılıçdaroğlu, siyasette dürüstlüğün simgesi. Ömrünü hak, hukuk, adalet mücadelesine adadı. İşte onun liderliğinde geliyoruz. Çok güçlüyüz, çok kararlıyız. İYİ Parti Genel Başkanı Sayın Meral Akşener Hanımefendi’yle geliyoruz. İttifakımızın tüm liderleriyle geliyoruz. Benim sevgili dostum, Mansur Yavaş Başkanımla geliyoruz.”

“ECEVİT” ÖRNEĞİNİ VERDİ: “SAĞLIK, OY İÇİN SİYASETE MEZE YAPILMAZ”

“Bir grubun, bir partinin seçimi değil bu seçim. Bu seçim, milletin, iktidarını kurma seçimi. Devletin temellerini adalet üzerine oturtacağız. Ne diyoruz hep? Bu kötü, bu ayrıştırıcı düşmanlaştırıcı dil, bu ülkeye fayda vermiyor. Biraz dertleşeyim. Hatırlar mısınız; bundan yirmi bir yıl önce rahmetli Bülent Ecevit Başbakan iken, onun hastalığıyla ilgili şimdiki Cumhurbaşkanı dalga geçmişti. Neler neler söyledi. Bakın hepimiz yaşlanacağız. Allah hepimize sağlıklı bir yaşam versin. Herkese, şahsına, kendine de sağlıklı bir yaşam diliyorum. Oy için siyasete meze yapılmaz bu tür şeyler. Ayıptır, günahtır. Hatırlayın; kısa süre önce kendisi de ciddi bir sağlık sorunu yaşadı naklen yayında. Orada nerenin yaşandığını hepimiz anladık. Programdakilerin telaşlarını yüzlerinden hatırlayın. Millet İttifakı’ndan bir kişi bile bu konuyu ağzına almadı. Bu sağlıksız durumu oy için istismar eden bir kişi gördünüz mü? Yok. Hatta erdemli bir şekilde, olması gerektiği bir şekilde, 13. Cumhurbaşkanımız Sayın Kemal Kılıçdaroğlu, kendisine geçmiş olsun mesajı yayınladı. Budur. Bu olmalı. Allah korusun, bu olay Sayın Kılıçdaroğlu'nun başına gelseydi, ben eminim onun dilinden neler dökülürdü, neler. 

“SİZE GÜLMEYE DİYAFRAMIM YETMEZ”

“İşte o yüzden diyoruz ki, bu ülkede normalleşelim. Kavgacı, bağırıp çağıran, doktorundan mühendisine, kadınından çocuğuna, herkese azarlayan bu dil, bu memlekete yakışıyor mu? Kavga etmeden konuşulmaz mı? Düşmanlaştırmadan siyaset yapılmaz mı? Allah aşkına severek bu ülke yönetilmez mi? Ya sev. Milletini sev. Allah aşkına insan ayırma. Sana oy veren- vermeyen diye ayırma. Allah şahit; benim kalbim bu memleketin her insanına o kadar sıcak ki. Ben, her çeşit insanımı gördükçe, kendimi daha zengin hissediyorum. Bakın bu insanları inancıyla, mezhebiyle, etnik kökeniyle ayırmaya hep birlikte son verelim. Kalbimizde sevgi olsun. Her seçim bu iktidarın aynı cümleleri kurmasını ve kurduğunu yaşadık. Ayrıştırdılar. Şimdi ne diyorlar? ‘Efendim, -bak sen ya- yedi düvel 14 Mayıs'ı bekliyormuş. Dünya -bak, bak, bak- onlara karşıymış.’ Hemen iş oldu, beka sorunu. Ve diyorlar ki; 14 Mayıs'ı onlar kazanırsa ‘milli irade’, millet kazanırsa ‘darbe’ olacakmış. Ben size var ya kahkahalarla gülerim ya. Size gülmeye diyaframım yetmez.”

“SİZE SÖZ GENÇLER; MÜLAKAT ÇÖPE, LİYAKAT MAKAMA”

“Ekonomiyi batırmış, işsizliği, enflasyonu patlatmış, depremde beyefendi talimat verecek diye bekleyip, 48 saat depremzedeleri yalnız bırakmışsınız. Ama ne olacakmış? Bunlar giderse devlet bitermiş. Hadi oradan, hadi oradan, hadi oradan. Devleti siz çökerttiniz. Ülkenin pırıl pırıl gençlerini mülakat altında elediniz, ezdiniz. Torpilli akrabalara güzel makamlar sıraladınız. Size söz gençler; mülakat çöpe, liyakat makama. Dernekler kurdunuz, vakıflar kurdunuz, milletin vergilerini geçim kaynağı yaptınız. Milyonlarca sığınmacıyı bu ülkeye doldurdunuz. Kim ne yapıyor belli değil. Enflasyon yüzde 100’leri geçmiş, millet geçim derdinde, ama sorsan ‘bunlar giderse ülke biter.’ Hadi oradan, hadi oradan. Size bir şey söyleyeyim mi? Bunların gittiği gün, memleket güzelleşecek. Kesinlikle her şey çok güzel olacak. Huzur gelecek, huzur. Ülkeyi boğdunuz, yeter. Kasvetli, gri hava gidecek; güneş bir başka doğacak bu memlekete.”

“BİZ AĞLARKEN, BİRİLERİ GÜLDÜ”

“Bunlar millete gülmeyi bile unutturdular, gülmeyi. Biz ağlarken, birileri güldü. Mesela örnek vereyim. Yurt dışında yaşadığı halde, İBB'de işe aldıkları insana, yıllarca ‘burs’ adı altında harçlık yolladılar. Hem de on binlerce dolar. Sizin verginizle yurt dışında bedava yaşadı. Şimdi de onu İstanbul'da milletvekili yapıyorlar. Tabii bunlar gülüyor. Yine İBB’de işe aldıkları bir kişiye; bakın bugün işe alıyorlar sadece 10 gün sonra, Amerika Birleşik Devletleri'ne burslu gönderiyorlar. Metro’da işe giriyor, ama orada siyaset okuyor. Tam kaç lira veriyorlar biliyor musunuz bir kişiye? 200 bin dolar. Bugünün parasıyla 4 milyon lira. Ya bu para, sizin vergileriniz. Sonra onu milletvekili yapıyorlar. Sonra da büyükelçi yapıyorlar. Tabii siz gülersiniz. Ama millet gülmüyor. Biz ne yapacağız biliyor musunuz? Sizin evlatlarınızın yüzünü güldüreceğiz. Biz ne yaptık? İstanbul'da bu düzeni yıktık. Şu ana kadar 210 bin gence burs verdik.”

“BUNLARIN KONUŞMALARINI UZUN BİR ‘BİP’LEMEK LAZIM”

“Bunları size anlatmak zorundayım. İstanbul'da yapılan, akla ve vicdana sığmayan arsa satışları var. Yüz milyonlarca dolar, birilerinin cebine yerleştirilmiş. Bunların hepsini bulduk. Savcılığa suç duyurusunda bulunduk. Ne oldu biliyor musunuz? 40 tane dosyamıza İçişleri Bakanı el koydu. Bu dosyaları sümen altı yaptı. 2 yılı geçti bakanlıkta duruyor. Sorsan, bu Bakan çok vatansever. Milletin parası, bir avuç insana peşkeş çekilmiş, milleti koruyacağına, onları koruyor. Ondan sonra da çıkıyor milletin karşısına, bir avuç insanın karşısına, titreye titreye konuşuyor, gözleri de fır fır dönüyor… Allah aşkına, ya sen milliyetçisin, bu millet vatan haini; öyle mi? Hadi oradan. Hadi oradan. Dengesi bozuk insanlar seçim kampanyası yapıyor. Tek cümlesi var. Allah aşkına, ben anlamış değilim. Çocuklar var burada. Ne diyeyim ben ya? Tek cümlesi var. Neymiş efendim; bunlar giderse, erkek erkeğe evlenecekmiş! Her gün defalarca bunu tekrarlıyor. Ben size bir şey diyeyim mi? Yani tuhaf bir bilinçaltı var, tuhaf. Vallahi tuhaf. Yani bu akıl tutulması. Saçma sapan konuşmalar. Çoluk, çocuk seni dinliyor. Ağzından çıkanı kulağın duysun. Ayıp, ayıp. Yok efendin neymiş? Yok G’ymiş, yok B'ymiş, yok T'ymiş; adamın aklı fikri orada. Başka bir yere çalışmıyor aklı. Hani televizyonlarda ‘bip bip’ vardı ya eskiden, bunların konuşmalarını böyle uzun bir ‘bip’lemek lazım. Vallahi billahi. Çok içselleştirmiş meseleyi. Enteresan yani. Hayırlısı Allah'tan.”

“MİLLET YUVA KURAMIYOR”

“Bakın bunların döneminde memlekette evlilik oranı, yüzde 30-40 azaldı. Niye biliyor musunuz? Millet yuva kuramıyor, yuva. Utanın. Biz ne yapıyoruz? Belediye olarak, çiftlere maddi destek veriyoruz, ‘Gidin evlenin’ diye, ‘Çoluk çocuğa karışın’ diye çiftlerimize destek oluyoruz. Her türlü yardımı yapıyoruz. 0-4 yaş arası çocuğu olan annelere diyoruz ki, ‘Senin yeter ki yuvan olsun, çocuklarınla İstanbul'u bedava dolaş’ diyoruz. Kaç anne faydalanıyor biliyor musunuz İstanbul'da? 500 bin. Biz, bütün kurumlarımızı ailelerimiz için çalıştırıyoruz. Bunlar konuşsun. Toplumun temel taşı aile. Şu fantastik dünyalarına bakarsan bunların, onları bir bırak, görürsün ne yaptığımız.”

“SENİN İTTİFAKINA ALDIĞIN PARTİ, ANAYASANIN İLK DÖRT MADDESİNE KARŞI”

“Bakın, bazı hatırlatmalar yapacağım, hazır sizi bulmuşken. Bursalı ülkücü kardeşimiz Sinan Ateş, hunharca katledildi. Bu ülkenin göbeğinde öldürüldü. 5 ay geçti. Aydınlatamıyorsun. Ağzını bile açamıyorsun. Başsağlığı bile dilemedin. Vicdanlara sığar mı bu? Sen önce halis ülkücülerin katillerini ve arkasındakileri bul. Sen ne yaptın? Bu ülkenin yetiştirdiği en değerli polis müdürlerinden, efsane Gaffar Okkan'ı ve beş polis memurumuzu şehit eden anlayışı ittifakına kattın. Ondan sonra gel, bize milliyetçilik tasla. Hadi oradan! Hadi oradan! Hadi oradan! Senin ittifakına aldığın parti, anayasanın ilk dört maddesine karşı. Ne bunlar? ‘Madde 1: Devletin şekli, Türkiye Cumhuriyeti’dir.’ Cumhuriyete karşı. ‘Madde 2: Türkiye demokratik, laik, sosyal hukuk devletidir.’ Ona da karşı. ‘Madde 3: Türkiye ülkesiyle, milletiyle bölünmez bütündür. Dili Türkçe, bayrağı ay-yıldızlı bayraktır. Milli marşı, İstiklal Marşı’dır. Dördüncü madde ne? ‘Bunlar değişemez, teklif dahi edilemez’ diyor. Hadi bunlar ona karşı. Ben biraz kızgınım, söyleyeyim. Benim buna kızgın olma sebebim ne biliyor musunuz? Benim milli duygularımı, inancımı ve milletimin hiçbirisinin inancını ve milli duygularını ölçecek kişi, anasının karnından doğmadı. Sabrınıza sığınıyorum. Bir dakikalık bir film izleteceğim size. Lütfen can kulağıyla izleyin. Sen, ittifakına bu partiyi katacaksın. Bu partiyi içine katan Cumhur İttifakı, doğru mu? Şimdi bunlar vatansever öyle mi?”

“SEÇİM KEŞKE BUGÜN OLSA, BUGÜN YOLLASAK”

“Bu yorulmuş, yıpranmış iktidarı hemen yollamak lazım. Seçim keşke bugün olsa, bugün yollasak bugün. 14 Mayıs'ta sizlerin iradesiyle bunu yapacağız. Size çok güveniyoruz. Bu kötü dili evine yollayacağız. Hep beraber sürece dahil olmak zorundasınız. Artık ‘ben’ değil, ‘biz’ deme dönemi. Türkiye'nin yeniden güvenli, mutlu, huzurlu olması için, milletin iktidarını hızlıca kurmamız gerekiyor. Zengin, daha zengin olsun diye değil; herkes eşit olsun diye geliyoruz. Yoksulun, muhtacın, çocuğun, gencin, kadının yanında durmak için geliyoruz. Öğrencilerin yanında durmak için geliyoruz. Çok az kaldı. Özellikle önce gençler… 7 günümüz kaldı. Çok çalışacağız gençler. Ayrışmak yok. Fıstıklar, ayrışmak yok. Yakışıklı adamlar, ayrışmak yok. Arkadaşlarımızla konuşacağız. Tamam mı? Diyeceğiz ki, ‘Oyumuz Millet İttifakı’na. Oyumuz Kemal Kılıçdaroğlu'na. İlk turda bitirelim. Tamam mı gençler? Ayrışmak yok.” 

“BİRİLERİ KIZMIŞ YA DA ÖBÜR TARAFIN İFTİRALARINA İNANMIŞ OLABİLİR”

“Birleşe birleşe kazanacağız. Birileri kızmış olabilir ya da öbür tarafın iftiralarına inanmış olabilir. Hiç ona kızmayın. Güzel güzel konuşun, kalp kazanın. Kalp nasıl kazanılır biliyor musunuz? O buzlaşmış kalbi kırarak değil, o buzlaşmış kalbi, sevgi diliyle, güzel dille eriteceksiniz. Benim insanımın kalbi güzeldir. Bize oy versin vermesin, güzeldir. Çünkü onlara deyin ki, ‘Biz milletçe, bu seçimi sizin için bile kazanacağız. Hep beraber çalışmaya, 14 Mayıs'a kadar gece gündüz vaktini bu işe ayırmaya, sandıklarda görev almaya ve sandıkları asla bırakmamaya hazır mısınız? 14 Mayıs günü, ‘oyumu kullandım, eve gideyim’ yok. Elinize o canım Türk bayrağını alarak sokaklarda, yollarda, okul önlerinde, -dileyen halay çeker, dileyen horon oynar- oynamaya, on dört Mayıs'ı demokrasi şölenine çevirmeye hazır mıyız? Güzel. O zaman Çorum, buradan sesinizi İstanbul'a yollayalım. Her şey çok güzel olacak. Kimseye söylemeyin. Aramızda kalsın. Kazanıyoruz.”

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve newsfindy.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.