,, ,
Hikmet Demirsoy
Köşe Yazarı
Hikmet Demirsoy
 

Bir Telaştır Uçmak

Sabah ezanının sesi ile önce tek gözünü araladı. Yatak odasına ışık sızdırmayan kalın perdelerin yarattığı karanlıkta, el yordamı ile baş ucundaki çalar saati aradı. Bulamadı ancak eli tesadüfen saatin tepesindeki ışık düğmesine çarptı ve zamanı hayal meyal görebildi. Sabahın beşi. Uyku mahmurluğu ile “Kalkma vaktime yarım saat var” diye mırıldandı. Ancak geçen hafta evden çıkarken unuttuğu cüzdanı yüzünden kaçırdığı uçak aklına geldi ve kalkmaya karar vererek, yataktan zıpkın gibi fırladı. Geçen hafta bugün bir kabus yaşamıştı. Uçağa yetişememe ve biniş işlemlerini vaktinde halledemeyeceği evhamından dolayı düzgün uyuyamamıştı. Vaktinde kalkamadığı için de evden geç çıkabilmiş, yolda her zamanki İstanbul trafiğine takılmış ve havaalanına uçağının kalkış saatinden yarım saat önce varabilmişti. İlk güvenlik kapısını rekortmen bir yüz metre koşucusu gibi geçmişti. Son güvenlik noktasına geldiğinde, bileti ile birlikte doğal olarak kimliğini de görmek istemişlerdi. Telaşla elini iç cebine atıp cüzdanını almak istediğinde eli cüzdan yerine boşluğu kavramıştı. Görevliye telefonundaki kimlik kartının resmini göstermeyi teklif etse de adam “Efendim, mümkün değil. Kimliğinizin kendisini görmem lazım” diye tutturmuştu. Sonuçta uçağı kaçmış ve İzmir’deki önemli iş görüşmesi de suya düşmüştü. Kapalı olan yatak odası kapısının arkasından gelen hüzünlü miyavlama sesi ile kendine geldi ve bu kötü anıdan hemen sıyrıldı. “Aman tanrım… Daha kedinin tuvaletini temizlemem, mamasını, suyunu koymam da lazım” diye düşündü ve hızla odanın kapısını açtı. Bir adım atmıştı ki kapının açılmasından fazlasıyla memnun olan ve içeriye doğru fırlayan kedi, ayaklarına dolanarak sahibini sendeletti. Dengesini son anda sağlamış ve holün diğer ucuna kadar yuvarlanmaktan neyse ki kurtulmuştu. Sahibinin mutfağa doğru yöneldiğini fark eden kedi, ondan önce koştu ve mama tabağının önünde beklemeye geçti. Kuru mamayı tabağa dolduran adam, bir yandan da düşünüyordu. Bu işe kabul edilmek kendisi için çok önemliydi. Geçen haftaki skandal uçak kaçırma olayından sonra defalarca özür dileyerek tekrar bir randevu ayarlayabilmişti ve yine bir aksilik yaşamamak için dua ediyordu. Dün akşam check-in işlemini telefonundan yapmış, biletini kısa mesaj olarak almıştı. Kıyafetini hazırlayıp askıya asmış, içerisinde özgeçmişinin olduğu evrak çantasını da sokak kapısının dibine bırakmıştı. Her şey programa göre gidiyordu. Evde, çıkmadan önce uğrayacağı üç durak belirlemişti. Tuvalet, giyinme odası ve ayakkabılık. İlk duraktan tıraşını akşamdan olduğu için sadece yüzünü yıkayarak çıktı. İkinci durağa girmesi ve oldukça şık kıyafetleri ile çıkması bir oldu. En son üzerindeki ciladan parıldayan siyah ayakkabılarını da giydikten sonra koşarak kapıdan çıktı. Bindiği taksi havaalanına vardığında uçağın kalkışına iki saat kalmıştı. Günün bu ilk saatlerinde havaalanındaki havaya insanların telaşları ve koşturmacaları hakimdi. Bu durum hoşuna gitti ve kapıdan girer girmez derin bir nefes aldı. Bu telaş ve koşturmaca içinde tek başına olmadığını düşünerek rahatladı. Uçak en rahat ve hızlı ulaşım yoluydu. Ancak içine binene kadar çoğu insanı hep bir aksilik çıkacağı düşüncesi yer bitirirdi. İşte bu telaş ve koşturmaca da bunun içindi. Girişteki ilk güvenlik noktasından bir sorun yaşamadan geçti. Alarm vermemesi için çözdüğü pantolon kemerini tekrar bağlarken çay içmeye vakti olduğunu düşündü. Çay içmek her zaman kendisini rahatlatırdı. Terminaldeki şık kafelerden birine oturdu ve çayını yudumlamaya başladı. İzmir’deki bu iş fırsatı gerçekleşirse çok iyi olacaktı. İstanbul’un keşmekeşinden kurtulma fırsatı bulacak ve hayalindeki şehirde yaşayacaktı. Bu düşüncelerin büyüsüyle ikinci çayını da bitirdikten sonra kalktı. Uçağa binene kadar bir aksilik yaşamaması için bütün bildiği duaları kafasından geçiriyordu. Hızlı adımlarla son güvenlik noktasında sıraya girdi. O anda cüzdanı ve içinde duran kimliği geldi aklına. Elini cebine götürdü ve cüzdanın yarattığı kabarıklığı hissedince rahatladı. Allah muhafaza eğer yine ters bir şey olursa düzeltme imkanı da bulamayabilirdi artık. Çantasını yürüyen dedektöre verdikten sonra güvenlik memurunun karşısına geldi. Kimliğini gösterdi. Güvenlik elemanı önce kimliğe sonra da karşısındaki şık adama baktıktan sonra: “Teşekkürler beyefendi. Biletinizi de görebilir miyim lütfen?” diye sordu. Adam kendisine sorulan bu soruya doğru cevap vereceğine emin bir lise öğrencisinin gururuyla cevapladı: “Tabii. Biletim telefonumdaydı. Telefon evrak çantamın içerisinde. Bir saniye lütfen.” Güvenlik elemanı şaşkınlıkla cevapladı: “Beyefendi… Çantanızın içerisinde olamaz. Onu da ayrı bir şekilde dedektörden geçirmeniz gerekiyordu. Çantanın içinde olsaydı zaten arkadaşımız dışarı çıkartmanız konusunda uyarırdı sizi.” O sırada evrak çantasına uzanan adam dondu kaldı. Sanki kış ortasında bir sokağın ortasında buz gibi suyu başından aşağı dökmüşlerdi. Güvenlik elemanı haklıydı. Bu ayrıntıyı nasıl atlamıştı ki? Oysa durumu daha ilk başta fark edebilirdi. Bir an için kendini kaybetti ve bulamayacağını bile bile titreyen elleri ile evrak çantasını açıp telefonunu aradı. Yoktu… Yatmadan önce oturma odasında şarja taktığını ve sabah almadan evden çıktığını hatırladı ve güvenlik elemanının sesi ile kendine geldi: “Beyefendi çabuk! Girişteki kontuarlara gidin ve biletinizin çıktısını alın. Vakit kaybetmeden. Çantanız bende kalabilir. Sıra varsa öndekilerden izin isteyin. Hızlı olmanız lazım!” Saatine baktı, biraz daha vakti vardı. Etrafındaki insanların kendisine yönelen acıklı bakışlarını görmemeye çalışarak kontuarlara doğru koşmaya başladı. Kurduğu hayaller suya mı düşecekti? Uçağı ikinci kere kaçırıp görüşmeye yine gidemezse bu iş konusunda ikinci bir şansı da olamazdı. Kısa süre içerisinde kontuara vardı. Şansına ilk anlardaki kalabalık dağılmıştı ve önünde sadece işlem yaptıran genç bir kız vardı. Bakışları boş olabilecek başka bir kontuar ararken kalkış yapacak uçaklarla ilgili bilgileri veren panoya takıldı gözü. İlk satırda kendi uçağının bilgileri yazıyordu. Satırın sonunu okuyunca sevinçle bağırmaya ve gülmeye başladı: “Rötar…! Rötar...! Rötar yapmış uçak! Oh çok şükür…!” Kendisini hayretle izleyen bir kadın kocasına fısıldadı: “ Hale bak. Uçağı rötar yapınca sevinen, gülen birini de ilk defa görüyorum.” Adam telaşla cevapladı: “Haydi, haydi… Ne olur çabuk! Daha valiz teslim sırasına girip, el bagajlarına da kart taktıracağız.” “Tamam canım ya. Zaten bu telaşın yüzünden havaalanına dört saat önceden getirdin bizi… Sakin ol… Halledeceğiz hepsini işte. Sen şu pasaportlara bir kere daha bak. Yanında değil mi?” Adam kıpkırmızı bir suratla karısının sorduğu soruya, soruyla cevap verdi: “Hayır…Hayır…Onları sen alacaktın ya. Almadın mı yoksa? Almadım deme sakın…!” Kadın başını olumsuzca iki yana salladı ve cevapladı: “Hayır… Hayır… Yürü eve dönüyoruz… Koş…Koş…Bende değil.”   Hikmet Demirsoy, İstanbul, 12.12.2023              
Ekleme Tarihi: 13 Aralık 2023 - Çarşamba

Bir Telaştır Uçmak

Sabah ezanının sesi ile önce tek gözünü araladı. Yatak odasına ışık sızdırmayan kalın perdelerin yarattığı karanlıkta, el yordamı ile baş ucundaki çalar saati aradı. Bulamadı ancak eli tesadüfen saatin tepesindeki ışık düğmesine çarptı ve zamanı hayal meyal görebildi. Sabahın beşi. Uyku mahmurluğu ile “Kalkma vaktime yarım saat var” diye mırıldandı. Ancak geçen hafta evden çıkarken unuttuğu cüzdanı yüzünden kaçırdığı uçak aklına geldi ve kalkmaya karar vererek, yataktan zıpkın gibi fırladı.

Geçen hafta bugün bir kabus yaşamıştı. Uçağa yetişememe ve biniş işlemlerini vaktinde halledemeyeceği evhamından dolayı düzgün uyuyamamıştı. Vaktinde kalkamadığı için de evden geç çıkabilmiş, yolda her zamanki İstanbul trafiğine takılmış ve havaalanına uçağının kalkış saatinden yarım saat önce varabilmişti. İlk güvenlik kapısını rekortmen bir yüz metre koşucusu gibi geçmişti. Son güvenlik noktasına geldiğinde, bileti ile birlikte doğal olarak kimliğini de görmek istemişlerdi. Telaşla elini iç cebine atıp cüzdanını almak istediğinde eli cüzdan yerine boşluğu kavramıştı. Görevliye telefonundaki kimlik kartının resmini göstermeyi teklif etse de adam “Efendim, mümkün değil. Kimliğinizin kendisini görmem lazım” diye tutturmuştu. Sonuçta uçağı kaçmış ve İzmir’deki önemli iş görüşmesi de suya düşmüştü.

Kapalı olan yatak odası kapısının arkasından gelen hüzünlü miyavlama sesi ile kendine geldi ve bu kötü anıdan hemen sıyrıldı. “Aman tanrım… Daha kedinin tuvaletini temizlemem, mamasını, suyunu koymam da lazım” diye düşündü ve hızla odanın kapısını açtı. Bir adım atmıştı ki kapının açılmasından fazlasıyla memnun olan ve içeriye doğru fırlayan kedi, ayaklarına dolanarak sahibini sendeletti. Dengesini son anda sağlamış ve holün diğer ucuna kadar yuvarlanmaktan neyse ki kurtulmuştu. Sahibinin mutfağa doğru yöneldiğini fark eden kedi, ondan önce koştu ve mama tabağının önünde beklemeye geçti.

Kuru mamayı tabağa dolduran adam, bir yandan da düşünüyordu. Bu işe kabul edilmek kendisi için çok önemliydi. Geçen haftaki skandal uçak kaçırma olayından sonra defalarca özür dileyerek tekrar bir randevu ayarlayabilmişti ve yine bir aksilik yaşamamak için dua ediyordu. Dün akşam check-in işlemini telefonundan yapmış, biletini kısa mesaj olarak almıştı. Kıyafetini hazırlayıp askıya asmış, içerisinde özgeçmişinin olduğu evrak çantasını da sokak kapısının dibine bırakmıştı. Her şey programa göre gidiyordu. Evde, çıkmadan önce uğrayacağı üç durak belirlemişti. Tuvalet, giyinme odası ve ayakkabılık. İlk duraktan tıraşını akşamdan olduğu için sadece yüzünü yıkayarak çıktı. İkinci durağa girmesi ve oldukça şık kıyafetleri ile çıkması bir oldu. En son üzerindeki ciladan parıldayan siyah ayakkabılarını da giydikten sonra koşarak kapıdan çıktı.

Bindiği taksi havaalanına vardığında uçağın kalkışına iki saat kalmıştı. Günün bu ilk saatlerinde havaalanındaki havaya insanların telaşları ve koşturmacaları hakimdi. Bu durum hoşuna gitti ve kapıdan girer girmez derin bir nefes aldı. Bu telaş ve koşturmaca içinde tek başına olmadığını düşünerek rahatladı. Uçak en rahat ve hızlı ulaşım yoluydu. Ancak içine binene kadar çoğu insanı hep bir aksilik çıkacağı düşüncesi yer bitirirdi. İşte bu telaş ve koşturmaca da bunun içindi.

Girişteki ilk güvenlik noktasından bir sorun yaşamadan geçti. Alarm vermemesi için çözdüğü pantolon kemerini tekrar bağlarken çay içmeye vakti olduğunu düşündü. Çay içmek her zaman kendisini rahatlatırdı. Terminaldeki şık kafelerden birine oturdu ve çayını yudumlamaya başladı. İzmir’deki bu iş fırsatı gerçekleşirse çok iyi olacaktı. İstanbul’un keşmekeşinden kurtulma fırsatı bulacak ve hayalindeki şehirde yaşayacaktı. Bu düşüncelerin büyüsüyle ikinci çayını da bitirdikten sonra kalktı. Uçağa binene kadar bir aksilik yaşamaması için bütün bildiği duaları kafasından geçiriyordu. Hızlı adımlarla son güvenlik noktasında sıraya girdi. O anda cüzdanı ve içinde duran kimliği geldi aklına. Elini cebine götürdü ve cüzdanın yarattığı kabarıklığı hissedince rahatladı. Allah muhafaza eğer yine ters bir şey olursa düzeltme imkanı da bulamayabilirdi artık.

Çantasını yürüyen dedektöre verdikten sonra güvenlik memurunun karşısına geldi. Kimliğini gösterdi. Güvenlik elemanı önce kimliğe sonra da karşısındaki şık adama baktıktan sonra:

“Teşekkürler beyefendi. Biletinizi de görebilir miyim lütfen?” diye sordu.

Adam kendisine sorulan bu soruya doğru cevap vereceğine emin bir lise öğrencisinin gururuyla cevapladı:

“Tabii. Biletim telefonumdaydı. Telefon evrak çantamın içerisinde. Bir saniye lütfen.”

Güvenlik elemanı şaşkınlıkla cevapladı:

“Beyefendi… Çantanızın içerisinde olamaz. Onu da ayrı bir şekilde dedektörden geçirmeniz gerekiyordu. Çantanın içinde olsaydı zaten arkadaşımız dışarı çıkartmanız konusunda uyarırdı sizi.”

O sırada evrak çantasına uzanan adam dondu kaldı. Sanki kış ortasında bir sokağın ortasında buz gibi suyu başından aşağı dökmüşlerdi. Güvenlik elemanı haklıydı. Bu ayrıntıyı nasıl atlamıştı ki? Oysa durumu daha ilk başta fark edebilirdi. Bir an için kendini kaybetti ve bulamayacağını bile bile titreyen elleri ile evrak çantasını açıp telefonunu aradı. Yoktu… Yatmadan önce oturma odasında şarja taktığını ve sabah almadan evden çıktığını hatırladı ve güvenlik elemanının sesi ile kendine geldi:

“Beyefendi çabuk! Girişteki kontuarlara gidin ve biletinizin çıktısını alın. Vakit kaybetmeden. Çantanız bende kalabilir. Sıra varsa öndekilerden izin isteyin. Hızlı olmanız lazım!”

Saatine baktı, biraz daha vakti vardı. Etrafındaki insanların kendisine yönelen acıklı bakışlarını görmemeye çalışarak kontuarlara doğru koşmaya başladı. Kurduğu hayaller suya mı düşecekti? Uçağı ikinci kere kaçırıp görüşmeye yine gidemezse bu iş konusunda ikinci bir şansı da olamazdı. Kısa süre içerisinde kontuara vardı. Şansına ilk anlardaki kalabalık dağılmıştı ve önünde sadece işlem yaptıran genç bir kız vardı. Bakışları boş olabilecek başka bir kontuar ararken kalkış yapacak uçaklarla ilgili bilgileri veren panoya takıldı gözü. İlk satırda kendi uçağının bilgileri yazıyordu. Satırın sonunu okuyunca sevinçle bağırmaya ve gülmeye başladı:

“Rötar…! Rötar...! Rötar yapmış uçak! Oh çok şükür…!”

Kendisini hayretle izleyen bir kadın kocasına fısıldadı:

“ Hale bak. Uçağı rötar yapınca sevinen, gülen birini de ilk defa görüyorum.”

Adam telaşla cevapladı:

“Haydi, haydi… Ne olur çabuk! Daha valiz teslim sırasına girip, el bagajlarına da kart taktıracağız.”

“Tamam canım ya. Zaten bu telaşın yüzünden havaalanına dört saat önceden getirdin bizi… Sakin ol… Halledeceğiz hepsini işte. Sen şu pasaportlara bir kere daha bak. Yanında değil mi?”

Adam kıpkırmızı bir suratla karısının sorduğu soruya, soruyla cevap verdi:

“Hayır…Hayır…Onları sen alacaktın ya. Almadın mı yoksa? Almadım deme sakın…!”

Kadın başını olumsuzca iki yana salladı ve cevapladı:

“Hayır… Hayır… Yürü eve dönüyoruz… Koş…Koş…Bende değil.”

 

Hikmet Demirsoy, İstanbul, 12.12.2023              

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (2)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve newsfindy.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Gülay UYURAN
(13.12.2023 13:48 - #246)
Okudum çok beğendim. Herzaman başımıza gelebilir. Yazmaya devam başarılar.
Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve newsfindy.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
(0) (0)
Gülay UYURAN
(13.12.2023 13:48 - #247)
Okudum çok beğendim. Herzaman başımıza gelebilir. Yazmaya devam başarılar.
Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve newsfindy.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
(0) (0)
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.