Taze, genç bir yazar olarak, okuyucularımın karşısına girizgah yapıyorum.
Kanımca kıymetli iki konu-Üzerinde yoğunlaştığım iki fikir *Edebiyat ve Tasavvuf*.
İnsanlık medeniyeti, çoğunlukla derin bir şekilde iç içe geçmiş iki alana ayrılmıştır. Bu iki muhteviyatın yaşamın ve anlamın temel insan deneyimlerini yansıtması ve zihnin dehlizlerini keşfetmesi manasına geçmektedir.
İnsan, bir varlık olarak, tecrübeyle sabittir; dolayısıyla, iletişimin pek çok kritik aracından biri olan edebiyat artık kolayca ulaşılabilir hale gelmiştir. Romanlar, şiirler ve birçok diğer biçim vasıtasıyla, yazarlar insanlarla etkileşimde bulunabilir.
Öte yandan, Anadolu’yu çepeçevre saran ‘Tasavvuf’ ruhsal bir seviyenin işareti olurken insanlığın içsel doğası, kendini tanıma, özne olma ve ruhsal olarak özgürleşme yoluyla geliştirilir. Edebiyat, Tasavvuf’ un kutsal yolculuğunu betimleme aracı olarak işlev görmektedir. Gelişimi, iç hayatı ve ilahi aşkı konu alan yazılar tartışmanın konusunu oluşturmaktadır.
Örneğin; merhum Mevlana’nın şiirleri aşkın, acının, sevinçlerin ve bir kişinin ruhsallığının ne olduğunu gösterir. Bu çerçevede, edebiyat ve mistisizm arasındaki bağlantı, insanlığın evriminin geniş bir parçasını ikame eder.
