,, ,
Güney Ferhat Batı
Köşe Yazarı
Güney Ferhat Batı
 

Jeopolitik ve Güvenlik Enstrümanları: Stratejik ve Balistik Füzeler

Dünyamızdaki güvenlik ve savunma kodlarını jeopolitik üzerinden okumak mümkündür. 20’inci yüzyılda uluslararası sisteme şekil veren iki güç (çift kutuplu dünya) vardı; ABD (Amerika Birleşik Devletleri) ve SSCB (Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği). Küreselleşme kavramı ile birlikte -1990’lı yıllar itibariyle- NATO’nun tehdit konseptinde değişikliklere gittiğini gerçekleştirilen zirvelerin deklarasyonlarında belirtilmiş. 21’inci yüzyıla ise planlanan ve projelendirilen ‘’uluslararası terörizm’’ kavramıyla uyandık. ABD’ye gerçekleştirilen terör saldırılarıyla (11 Eylül 2001) ‘’yeni bir dünya siyasetine(!)’’ gözümüzü açmış bulunduk. Ardından ABD ve NATO (Kuzey Atlantik Savunma Paktı) tarafından Irak ve Afganistan işgalinin nasıl bir temeller üzerine atıldığını fark ettik. Bu yetmediği gibi, Suriye’nin parçalanmak istemesi, iç savaş ile bunun kaos ortamına dönüştüğünü ve bilinçli bir şekilde vatanından göç ettirilen/zorlanan milyonlarca insan, zaten fazlasıyla ülkemizde yaşamaktalar.     Ve günümüzdeki Rusya-Ukrayna savaşı ile bu yaşananların/gelişmelerin sadece tesadüflerle oluştuğunu düşünüyorsanız, yanılıyorsunuz! Zira sonuçlar sebeplerden müşkül olabilir, sırada Orta/Doğu Avrupa ülkeleri (Çekya, Slovakya, Polonya, Romanya ve Moldova) ve Baltık ülkeleri (Estonya, Letonya ve Litvanya) mi var? Asya’da uçsuz bucaksız Rusya’nın stepleri (özerk ülkecikler/bölgeler) mi var? Güvenliğin ‘’jeopolitik’’ odaklı olduğu bir dönemde, dünyada güvenlik ve savunma (silah) harcamalarının artışı bunu göstermektedir. Bu bağlamda, geride bıraktığımız yüzyılın sonlarına doğru dünyanın nükleer füzelerden arınması için gerçekleştirilen ‘’Orta Menzilli Füzeler’’ antlaşması ve Stratejik/Balistik silahların tekrar günümüzde gündeme gelmesidir. Ve insanlığın geleceği açısından da böylesine önemli bir antlaşmanın gerek ABD gerekse Rusya tarafından askıya alınması veyahut çekilmesi hayatidir, dünyamız için riskin fazlasıyla artış göstermesi demektir.   Çift kutuplu dünyanın var olduğu dönemde ilk olarak ‘’Stratejik Silahların Sınırlandırılması’’ üzerine uzlaşıya varılmıştı. Tabii bu uzlaşı kolay olmadığı gibi süreç içerisinde zorlukları da beraberinde getirmiştir. Nihayetinde SALT-1 dediğimiz antlaşma; mevcut düzeydeki stratejik balistik füze rampası sayısını dondurmuştur ve eskiden kullanılan ‘Kıtalararası Balistik Füze’ ve ‘Denizaltı Balistik Füze’ rampalarını söktürüp yerine aynı sayıda yeni denizaltı balistik füze rampaları koydurmuştur. SALT-2 antlaşması ise; 1972’den 1979’a kadar ABD ile SSCB müzakerecileri arasındaki stratejik nükleer silahların üretimini azaltmak amacıyla yapılan bir dizi görüşmedir. Bu gelişmeler aynı zamanda, SALT-1 görüşmelerinin bir devamı olmuştur ve iki ülke temsilcileri tarafından yürütülmüştür. SALT-2, iki tarafın da stratejik kuvvetlerinin bütün kategorideki teslimat araç sayısını iki binlere kadar indiren ilk nükleer silah antlaşmasıdır. Nihayetinde yıllara yayılan SALT antlaşmaları, aynı şekilde ‘’Orta Menzilli Füzeler’’ antlaşmasıyla devam etmiş ve var olan yokuş yukarı yolu kolaylaştırmıştır, zira 21’inci yüzyılda işin renginin değişmesine kadar; Rusya-Ukrayna savaşı!   ABD’nin orta menzilli füzeler antlaşmasından (2019) çekilme kararında ise sadece uluslararası etkenler değil, karar vericilerin inanışları ve tavırları da etkili olmuştu. Geçmiş dönem ABD Başkanı Donald Trump’ın yönetim anlayışı, devletin iktisadi, siyasi ve askeri gücünü artırmayı amaçlıyordu ve dış politika kararları da bu yönde şekilleniyordu. Bununla ilintili olarak, kendi döneminden önce yapılan, kendi iktisadi, siyasi ve askeri görüşüyle uyumlu olmayan her türlü düzenlemeyi “eksik” buluyor ve “düzeltilmesi” gerektiğini ifade ediyordu. Düzeltmeden kastedilen ise ABD’nin çıkarlarıyla uyumlu bir hâle getirilmesiydi. Burada da varsayılan, kendinden önceki yönetimlerin ABD’nin ulusal güvenlik ve refahını yeteri kadar düşünmediğidir.   Nihayetinde Trump ve ekibi uluslararası taahhütleri ve normları sorguladı ve bunlara uymakta gönülsüz davrandı. Bunun yerine, ABD’nin gücünü vurgulamak için uluslararası kamuoyuna semboller ve söylemlerle etki edebilecek kısa süreli ama net sonuç ve hedef içermeyen adımları tercih ettiler. Orta menzilli füzeler antlaşması, dünyanın en önemli iki devleti arasında sadece nükleer silahları değil balistik füzeler konusunda da silahlanma yarışının önünde duran bir engeldi. Ne var ki değişen askeri koşullar, özellikle de Rusya ve Çin’in askeri adımları nedeniyle ABD’nin anlaşmaya bağlı kalmasının artık bir anlam taşımayacağını ifade etmekteydi, bunu da ABD’li uzmanlar söylüyordu. Çekilme konusunda Trump yönetiminin gerekçelerinden bir diğeri de Çin idi velâkin Çin’in konvansiyonel başlıklı orta menzilli füzeleri kaygı yaratıyordu, çünkü ABD Asya-Pasifik’te Çin’le girdiği rekabette orta menzilli füze antlaşmasının menzil kısıtlaması nedeniyle Çin’e simetrik karşılık veremiyordu.   Sonuç olarak, günümüzde eski ABD Başkanı Ronald Reagan ve eski SSCB Başkanı Mihail Gorbaçov yaşamamakla birlikte, eğer yaşamış olsalardı şu an dünyada yaşanan ve özellikle ABD ile Rusya arasında yaşanan nükleer ve stratejik füzeler hakkında neler söylemek isterlerdi acaba? Zira bu iki devlet başkanı dünyanın sadece 20’inci yüzyılda yaşadığı iki büyük dünya savaşını göz önüne alarak kendilerinden sonra dünyanın daha büyük felaketlere sürüklenmemesi için ödün vermişlerdi. Ve bu iki lider bu antlaşmanın gerçekleşmesi için gerektiğinde siyasi kariyerlerini de göz ardı etmişlerdir. Hatta tarihsel anlamda bile ülkelerinin bazı yazarları, uzmanları ve entelektüelleri tarafından Reagan ve Gorbaçov sert eleştirilere maruz kalmışlardı. Füzeler meselesi Viyana’dan Cenevre’ye ve günümüz yüzyılına kadar sürmektedir, maalesef tehlike de artmaktadır.   Günümüzün en büyük sorununu artış göstermekte olan yeni silahlanma yarışı oluşturmaktadır. Bu  yarış, eskiden olduğu gibi, daha çok Rusya ile ABD/AB ve NATO arasında hızlanıyor. Mevcut duruma bakıldığında ise, artan bölgesel çatışmaların ve buna bağlı olarak hızlanan silahlanma yarışının Rusya-Ukrayna savaşıyla sıcak çatışmaya vardığı içinde endişe yaratıyor. Bu endişe, AB-Atlantik ittifakındaki bazı ülkelerin Rusya’yı, Rusya’nın da bu ülkeleri askeri birer tehdit unsuru olarak görmesinden kaynaklanmaktadır. Her ne kadar tarih bizlere Berlin Duvarının yıkılmasından yola çıkarak, SSCB’nin tarihin tozlu sayfalarına karıştığını söylese de ‘’kaz’ın ayağı öyle değildir.’’ Hakeza Sovyetler Birliğinin devamı niteliğinde olan Rusya’nın ve lideri olan Vladimir Putin’in son yirmi yıldaki dış politikasına baktığımızda, aslında Rusya’nın neden Stratejik/Balistik füzeler antlaşmasından çekildiğini anlıyoruz. Ve özellikle ABD’nin neden NATO üzerinden Doğu Avrupa’ya ve Karadeniz’e doğru genişlemek istediğini ve onlarında füzeler antlaşmasından neden çekilmek istediklerini de anlıyoruz.   
Ekleme Tarihi: 07 Mart 2023 - Salı

Jeopolitik ve Güvenlik Enstrümanları: Stratejik ve Balistik Füzeler

Dünyamızdaki güvenlik ve savunma kodlarını jeopolitik üzerinden okumak mümkündür. 20’inci yüzyılda uluslararası sisteme şekil veren iki güç (çift kutuplu dünya) vardı; ABD (Amerika Birleşik Devletleri) ve SSCB (Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği). Küreselleşme kavramı ile birlikte -1990’lı yıllar itibariyle- NATO’nun tehdit konseptinde değişikliklere gittiğini gerçekleştirilen zirvelerin deklarasyonlarında belirtilmiş. 21’inci yüzyıla ise planlanan ve projelendirilen ‘’uluslararası terörizm’’ kavramıyla uyandık. ABD’ye gerçekleştirilen terör saldırılarıyla (11 Eylül 2001) ‘’yeni bir dünya siyasetine(!)’’ gözümüzü açmış bulunduk. Ardından ABD ve NATO (Kuzey Atlantik Savunma Paktı) tarafından Irak ve Afganistan işgalinin nasıl bir temeller üzerine atıldığını fark ettik. Bu yetmediği gibi, Suriye’nin parçalanmak istemesi, iç savaş ile bunun kaos ortamına dönüştüğünü ve bilinçli bir şekilde vatanından göç ettirilen/zorlanan milyonlarca insan, zaten fazlasıyla ülkemizde yaşamaktalar.  

 

Ve günümüzdeki Rusya-Ukrayna savaşı ile bu yaşananların/gelişmelerin sadece tesadüflerle oluştuğunu düşünüyorsanız, yanılıyorsunuz! Zira sonuçlar sebeplerden müşkül olabilir, sırada Orta/Doğu Avrupa ülkeleri (Çekya, Slovakya, Polonya, Romanya ve Moldova) ve Baltık ülkeleri (Estonya, Letonya ve Litvanya) mi var? Asya’da uçsuz bucaksız Rusya’nın stepleri (özerk ülkecikler/bölgeler) mi var? Güvenliğin ‘’jeopolitik’’ odaklı olduğu bir dönemde, dünyada güvenlik ve savunma (silah) harcamalarının artışı bunu göstermektedir. Bu bağlamda, geride bıraktığımız yüzyılın sonlarına doğru dünyanın nükleer füzelerden arınması için gerçekleştirilen ‘’Orta Menzilli Füzeler’’ antlaşması ve Stratejik/Balistik silahların tekrar günümüzde gündeme gelmesidir. Ve insanlığın geleceği açısından da böylesine önemli bir antlaşmanın gerek ABD gerekse Rusya tarafından askıya alınması veyahut çekilmesi hayatidir, dünyamız için riskin fazlasıyla artış göstermesi demektir.

 

Çift kutuplu dünyanın var olduğu dönemde ilk olarak ‘’Stratejik Silahların Sınırlandırılması’’ üzerine uzlaşıya varılmıştı. Tabii bu uzlaşı kolay olmadığı gibi süreç içerisinde zorlukları da beraberinde getirmiştir. Nihayetinde SALT-1 dediğimiz antlaşma; mevcut düzeydeki stratejik balistik füze rampası sayısını dondurmuştur ve eskiden kullanılan ‘Kıtalararası Balistik Füze’ ve ‘Denizaltı Balistik Füze’ rampalarını söktürüp yerine aynı sayıda yeni denizaltı balistik füze rampaları koydurmuştur. SALT-2 antlaşması ise; 1972’den 1979’a kadar ABD ile SSCB müzakerecileri arasındaki stratejik nükleer silahların üretimini azaltmak amacıyla yapılan bir dizi görüşmedir. Bu gelişmeler aynı zamanda, SALT-1 görüşmelerinin bir devamı olmuştur ve iki ülke temsilcileri tarafından yürütülmüştür. SALT-2, iki tarafın da stratejik kuvvetlerinin bütün kategorideki teslimat araç sayısını iki binlere kadar indiren ilk nükleer silah antlaşmasıdır. Nihayetinde yıllara yayılan SALT antlaşmaları, aynı şekilde ‘’Orta Menzilli Füzeler’’ antlaşmasıyla devam etmiş ve var olan yokuş yukarı yolu kolaylaştırmıştır, zira 21’inci yüzyılda işin renginin değişmesine kadar; Rusya-Ukrayna savaşı!

 

ABD’nin orta menzilli füzeler antlaşmasından (2019) çekilme kararında ise sadece uluslararası etkenler değil, karar vericilerin inanışları ve tavırları da etkili olmuştu. Geçmiş dönem ABD Başkanı Donald Trump’ın yönetim anlayışı, devletin iktisadi, siyasi ve askeri gücünü artırmayı amaçlıyordu ve dış politika kararları da bu yönde şekilleniyordu. Bununla ilintili olarak, kendi döneminden önce yapılan, kendi iktisadi, siyasi ve askeri görüşüyle uyumlu olmayan her türlü düzenlemeyi “eksik” buluyor ve “düzeltilmesi” gerektiğini ifade ediyordu. Düzeltmeden kastedilen ise ABD’nin çıkarlarıyla uyumlu bir hâle getirilmesiydi. Burada da varsayılan, kendinden önceki yönetimlerin ABD’nin ulusal güvenlik ve refahını yeteri kadar düşünmediğidir.

 

Nihayetinde Trump ve ekibi uluslararası taahhütleri ve normları sorguladı ve bunlara uymakta gönülsüz davrandı. Bunun yerine, ABD’nin gücünü vurgulamak için uluslararası kamuoyuna semboller ve söylemlerle etki edebilecek kısa süreli ama net sonuç ve hedef içermeyen adımları tercih ettiler. Orta menzilli füzeler antlaşması, dünyanın en önemli iki devleti arasında sadece nükleer silahları değil balistik füzeler konusunda da silahlanma yarışının önünde duran bir engeldi. Ne var ki değişen askeri koşullar, özellikle de Rusya ve Çin’in askeri adımları nedeniyle ABD’nin anlaşmaya bağlı kalmasının artık bir anlam taşımayacağını ifade etmekteydi, bunu da ABD’li uzmanlar söylüyordu. Çekilme konusunda Trump yönetiminin gerekçelerinden bir diğeri de Çin idi velâkin Çin’in konvansiyonel başlıklı orta menzilli füzeleri kaygı yaratıyordu, çünkü ABD Asya-Pasifik’te Çin’le girdiği rekabette orta menzilli füze antlaşmasının menzil kısıtlaması nedeniyle Çin’e simetrik karşılık veremiyordu.

 

Sonuç olarak, günümüzde eski ABD Başkanı Ronald Reagan ve eski SSCB Başkanı Mihail Gorbaçov yaşamamakla birlikte, eğer yaşamış olsalardı şu an dünyada yaşanan ve özellikle ABD ile Rusya arasında yaşanan nükleer ve stratejik füzeler hakkında neler söylemek isterlerdi acaba? Zira bu iki devlet başkanı dünyanın sadece 20’inci yüzyılda yaşadığı iki büyük dünya savaşını göz önüne alarak kendilerinden sonra dünyanın daha büyük felaketlere sürüklenmemesi için ödün vermişlerdi. Ve bu iki lider bu antlaşmanın gerçekleşmesi için gerektiğinde siyasi kariyerlerini de göz ardı etmişlerdir. Hatta tarihsel anlamda bile ülkelerinin bazı yazarları, uzmanları ve entelektüelleri tarafından Reagan ve Gorbaçov sert eleştirilere maruz kalmışlardı. Füzeler meselesi Viyana’dan Cenevre’ye ve günümüz yüzyılına kadar sürmektedir, maalesef tehlike de artmaktadır.

 

Günümüzün en büyük sorununu artış göstermekte olan yeni silahlanma yarışı oluşturmaktadır. Bu  yarış, eskiden olduğu gibi, daha çok Rusya ile ABD/AB ve NATO arasında hızlanıyor. Mevcut duruma bakıldığında ise, artan bölgesel çatışmaların ve buna bağlı olarak hızlanan silahlanma yarışının Rusya-Ukrayna savaşıyla sıcak çatışmaya vardığı içinde endişe yaratıyor. Bu endişe, AB-Atlantik ittifakındaki bazı ülkelerin Rusya’yı, Rusya’nın da bu ülkeleri askeri birer tehdit unsuru olarak görmesinden kaynaklanmaktadır. Her ne kadar tarih bizlere Berlin Duvarının yıkılmasından yola çıkarak, SSCB’nin tarihin tozlu sayfalarına karıştığını söylese de ‘’kaz’ın ayağı öyle değildir.’’ Hakeza Sovyetler Birliğinin devamı niteliğinde olan Rusya’nın ve lideri olan Vladimir Putin’in son yirmi yıldaki dış politikasına baktığımızda, aslında Rusya’nın neden Stratejik/Balistik füzeler antlaşmasından çekildiğini anlıyoruz. Ve özellikle ABD’nin neden NATO üzerinden Doğu Avrupa’ya ve Karadeniz’e doğru genişlemek istediğini ve onlarında füzeler antlaşmasından neden çekilmek istediklerini de anlıyoruz.   

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve newsfindy.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.