,, ,
Güney Ferhat Batı
Köşe Yazarı
Güney Ferhat Batı
 

NATO’nun Jeopolitik Büyümesi Mi? Rusya’nın Ulusal Güvenliği Mi?

İkinci Dünya Savaşı sonrasında ‘Batı’nın özellikle Avrupa’nın güvenlik ve savunma anlamında bir örgütlenmeye ihtiyacı vardı. Bu ihtiyaç zaruri olmaktan kaynaklanıyordu, zira Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’nin (SSCB) tehdidi altındaki Avrupa’nın komünizm ile mücadelesinin yanında karşısındakinin bir nükleer bir güç olmasından. Böylelikle günümüze kadar varlığını sürdürmekle kalmayarak büyüyen ve gelişen (Kuzey Atlantik Savunma Paktı) NATO kurulmuş olacaktı. NATO, ABD’nin öncülüğünde Batı Avrupalı ülkeler tarafından kurulduğunda tek bir nihai amacı vardı; Sovyetler Birliği ve dayattığı komünizmle (Varşova Paktı) savaşmaktı. NATO, Soğuk Savaş Dönemi boyunca genellikle Kıta Avrupa’sı başta olmak üzere dünyanın diğer kıtalarında Sovyetler Birliği ve müttefiki olan uydu devletlerle/ülkelerle 20’inci yüzyılda rekabet etti. Ve bu rekabet her ne kadar dünya siyasi tarihinde dönüm noktası olan ‘Berlin Duvarı’nın yıkılması ve Sovyetler Birliğinin parçalanmasıyla tamamlandı denildiyse de ‘’kazın ayağı öyle’’ değildi/olmadı işte! Pekâlâ, doğrudur; SSCB dağıldı ve parçalandı, Varşova Paktı tarih oldu, ancak NATO’nun ABD’nin AB’nin (Avrupa Birliği) hesap edemediği şu oldu: Sovyetler Birliğinin küllerinden doğan bir ‘’Sovyet Rusya’’ doğdu. Hakeza bundan sonra bu iki gücün çekişmesinde NATO ve Rusya denilen kavramsal çerçeve vardı, gerek güvenlik gerekse savunma boyutlarıyla dünyamızda.     Türkiye’nin haklı sebeplerle Finlandiya ve İsveç’in NATO üyeliğine karşı çıktığı herkes tarafından malumun ilanıdır. Her ne kadar iki ülkenin Türkiye’nin ulusal güvenliği açısından öne sürdüğü maddelere ve belgelere ayak direttiği olduysa da bunun makul olanın yapılması gerektiğiydi. Ve bunu öncelikle Finlandiya gerçekleştirdi ve NATO’nun yeni üyesi oldu. Yukarıda değindiğim tarihsel bir perspektiften bakıldığında NATO’nun 20’inci yüzyıldan günümüze kadar yıllara yayılan ‘jeopolitik büyümesi’ nereye kadar sürecektir, Batı Avrupa’dan, Güney Avrupa’dan, Orta ve Doğu Avrupa’dan başlayan böylesine devasa bir genişlemenin sonu var mıdır? Yoksa sonu Sovyetler Birliği’nde olduğu gibi Rusya’nın jeopolitik parçalanması ve ‘ulusal güvenliği’ne tehdit midir? Finlandiya’nın NATO üyesi olmasıyla birlikte, Akdeniz’den yani güneyden -dikey bir hatla/çizgiyle- kuzeye kadar Barents Denizine NATO’dan oluştuğunu ve bunun Rusya için ne ifade ettiğini tahayyül etmek gerekir. Nihayetinde bu genişlemenin neticesi NATO tarafından Rusya ile olan ezeli mücadelenin Kuzey Kutbuna taşındığının göstergesidir, keza Finlandiya’nın NATO üyesi olmasıyla birlikte, Finlandiya’nın yüzölçümü dikkate alındığında tam olarak 800 mil NATO ile Rusya komşu oluyorlar. Ve buna ilaveten Rusya’nın nükleer denizaltılarının ve büyük bir deniz kuvvetlerinin bulunduğu Kola Yarımadası’nın tam dibinde Finlandiya’nın olması daha doğrusu NATO’nun olması varın siz düşünün!     Sonuç olarak, NATO’nun kuzeye doğru ‘jeopolitik büyümesi’ var olan NATO-Rusya arasındaki sorunları daha fazla tetikleyeceğidir, bu tetiklemenin şu ana kadar Rusya tarafından Ukrayna’da nükleer gücüne başvurmaması Baltıklarda ve İskandinavya’da başvurmayacağı anlamına gelmemelidir. Evet, şu anda Rusya-Ukrayna savaşı tek bir cephe üzerinden yaşanmaktadır, ancak Rusya’nın mücadele edeceği alan NATO tarafından ‘çevrelenmesi’ artış gösterdikçe, Sovyetler Birliğinin parçalanmasında bağımsız olan Baltıklar (Estonya, Letonya, Litvanya) ilk hedef olacaktır. Çünkü Rusya’nın ‘ulusal güvenliği’ her ne kadar batıdan gelebilecek bir tehdidi öngörüyor olsa bile, asıl Sovyetler Birliğinden beri hafızasında kalanın yani tehdidin kuzeyde olduğunun bilincindedir. Ezcümle; NATO’nun ‘jeopolitik büyümesi’ kuzeye doğru ilerledikçe, Rusya bunu ‘ulusal güvenliği’ne büyük bir tehdit olarak görecektir, görmektedir. Kuzeydeki stratejik su yolları üzerine iki büyük güç NATO ve Rusya’nın daha fazla mücadele edeceği aşikârdır.       Öğretim Görevlisi Güney Ferhat BATI
Ekleme Tarihi: 04 Nisan 2023 - Salı

NATO’nun Jeopolitik Büyümesi Mi? Rusya’nın Ulusal Güvenliği Mi?

İkinci Dünya Savaşı sonrasında ‘Batı’nın özellikle Avrupa’nın güvenlik ve savunma anlamında bir örgütlenmeye ihtiyacı vardı. Bu ihtiyaç zaruri olmaktan kaynaklanıyordu, zira Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’nin (SSCB) tehdidi altındaki Avrupa’nın komünizm ile mücadelesinin yanında karşısındakinin bir nükleer bir güç olmasından. Böylelikle günümüze kadar varlığını sürdürmekle kalmayarak büyüyen ve gelişen (Kuzey Atlantik Savunma Paktı) NATO kurulmuş olacaktı. NATO, ABD’nin öncülüğünde Batı Avrupalı ülkeler tarafından kurulduğunda tek bir nihai amacı vardı; Sovyetler Birliği ve dayattığı komünizmle (Varşova Paktı) savaşmaktı. NATO, Soğuk Savaş Dönemi boyunca genellikle Kıta Avrupa’sı başta olmak üzere dünyanın diğer kıtalarında Sovyetler Birliği ve müttefiki olan uydu devletlerle/ülkelerle 20’inci yüzyılda rekabet etti. Ve bu rekabet her ne kadar dünya siyasi tarihinde dönüm noktası olan ‘Berlin Duvarı’nın yıkılması ve Sovyetler Birliğinin parçalanmasıyla tamamlandı denildiyse de ‘’kazın ayağı öyle’’ değildi/olmadı işte! Pekâlâ, doğrudur; SSCB dağıldı ve parçalandı, Varşova Paktı tarih oldu, ancak NATO’nun ABD’nin AB’nin (Avrupa Birliği) hesap edemediği şu oldu: Sovyetler Birliğinin küllerinden doğan bir ‘’Sovyet Rusya’’ doğdu. Hakeza bundan sonra bu iki gücün çekişmesinde NATO ve Rusya denilen kavramsal çerçeve vardı, gerek güvenlik gerekse savunma boyutlarıyla dünyamızda.

 

 

Türkiye’nin haklı sebeplerle Finlandiya ve İsveç’in NATO üyeliğine karşı çıktığı herkes tarafından malumun ilanıdır. Her ne kadar iki ülkenin Türkiye’nin ulusal güvenliği açısından öne sürdüğü maddelere ve belgelere ayak direttiği olduysa da bunun makul olanın yapılması gerektiğiydi. Ve bunu öncelikle Finlandiya gerçekleştirdi ve NATO’nun yeni üyesi oldu. Yukarıda değindiğim tarihsel bir perspektiften bakıldığında NATO’nun 20’inci yüzyıldan günümüze kadar yıllara yayılan ‘jeopolitik büyümesi’ nereye kadar sürecektir, Batı Avrupa’dan, Güney Avrupa’dan, Orta ve Doğu Avrupa’dan başlayan böylesine devasa bir genişlemenin sonu var mıdır? Yoksa sonu Sovyetler Birliği’nde olduğu gibi Rusya’nın jeopolitik parçalanması ve ‘ulusal güvenliği’ne tehdit midir? Finlandiya’nın NATO üyesi olmasıyla birlikte, Akdeniz’den yani güneyden -dikey bir hatla/çizgiyle- kuzeye kadar Barents Denizine NATO’dan oluştuğunu ve bunun Rusya için ne ifade ettiğini tahayyül etmek gerekir. Nihayetinde bu genişlemenin neticesi NATO tarafından Rusya ile olan ezeli mücadelenin Kuzey Kutbuna taşındığının göstergesidir, keza Finlandiya’nın NATO üyesi olmasıyla birlikte, Finlandiya’nın yüzölçümü dikkate alındığında tam olarak 800 mil NATO ile Rusya komşu oluyorlar. Ve buna ilaveten Rusya’nın nükleer denizaltılarının ve büyük bir deniz kuvvetlerinin bulunduğu Kola Yarımadası’nın tam dibinde Finlandiya’nın olması daha doğrusu NATO’nun olması varın siz düşünün!

 

 

Sonuç olarak, NATO’nun kuzeye doğru ‘jeopolitik büyümesi’ var olan NATO-Rusya arasındaki sorunları daha fazla tetikleyeceğidir, bu tetiklemenin şu ana kadar Rusya tarafından Ukrayna’da nükleer gücüne başvurmaması Baltıklarda ve İskandinavya’da başvurmayacağı anlamına gelmemelidir. Evet, şu anda Rusya-Ukrayna savaşı tek bir cephe üzerinden yaşanmaktadır, ancak Rusya’nın mücadele edeceği alan NATO tarafından ‘çevrelenmesi’ artış gösterdikçe, Sovyetler Birliğinin parçalanmasında bağımsız olan Baltıklar (Estonya, Letonya, Litvanya) ilk hedef olacaktır. Çünkü Rusya’nın ‘ulusal güvenliği’ her ne kadar batıdan gelebilecek bir tehdidi öngörüyor olsa bile, asıl Sovyetler Birliğinden beri hafızasında kalanın yani tehdidin kuzeyde olduğunun bilincindedir. Ezcümle; NATO’nun ‘jeopolitik büyümesi’ kuzeye doğru ilerledikçe, Rusya bunu ‘ulusal güvenliği’ne büyük bir tehdit olarak görecektir, görmektedir. Kuzeydeki stratejik su yolları üzerine iki büyük güç NATO ve Rusya’nın daha fazla mücadele edeceği aşikârdır.      

Öğretim Görevlisi

Güney Ferhat BATI

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (1)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve newsfindy.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
veysi DURSUN
(05.04.2023 09:24 - #220)
Kaleminize sağlık değerli hocam
GFB Değerli Hocam, nezaketinizden dolayı çok teşekkür ederim..
GFB Değerli Hocam, nezaketinizden dolayı çok teşekkür ederim..
Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve newsfindy.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
(0) (0)
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.