,, ,
Aylin Koç
Köşe Yazarı
Aylin Koç
 

Gölgenin Gücü

Onlarca gölge bıraktım ardımda belki kirli.             Yanımda yaşarlarken neleri benimsedim?             Neleri yitirdim?             Yoksa onlar benim değil de             Aradıklarımın gölgesi miydi?             Beyaz aşkım, sarı gözyaşım ve benzerleri,             Hepsi, hepsi birer gölge miydi?               Küçüktüm. Annemin çeyiz sandığı kadar zannederdim dünyayı. Öyle köşe bucak sakladığı, yaşayamadıklarını ya da yaşamak istediklerini tıktığı… Şimdi durduğum noktadan geriye baktığımda gülümsüyorum kara kuru o yerinde duramayan küçük kıza.  O sandığın etrafında öyle çok anı biriktirmiş ki…             Ben kendi sandığımda gölge biriktirdim. İz biriktirdim.   Yürüdüğüm yollar hiç düz olmadı, düz yolları yürümek hiç keyifli değildi. En zorlarını seçtim, zor olanlar eğlenceliydi. Eskiden biriyle gidilmiş bir konser bileti koydum örneğin, kenarları oyalı olmayan. Lise sınavlarımda kullandığım kopya kâğıtlarını biriktirdim, ütülü değillerdi. Benim sandığım anneminki gibi değildi.             Geçenlerde sandığımı karıştırırken elime bir kâğıt geçti. Bir öksürük şurubunun prospektüsü. Neden sakladığımı hatırlamak benim için zor olmadı. O gün hissettiğim her duyguyu öyle net anımsıyorum ki, sanki dün yaşanmış gibi sıcacık duruyor içimde.             8-9 yaşlarındaydım. Hastane evimize yürüme mesafesindeydi. Annem haftanın birkaç günü evde olduğu için biriken işler tüm vaktini alırdı. O gün evde olduğu günlerden biriydi. Birkaç gündür devam eden yoğun öksürük nöbetlerim vardı ve doktora görünmem gerekliydi, belli ki geçmeyecekti. Kalabalık ailemizin bireylerinin çamaşırları yıkanmalıydı, yemekleri hazırlanmalıydı, annemin çok işi vardı. Bana “doktora git” dedi. “tamam” dedim. O zamanlar onun dediği bir şeyi sorgulama cesaretim yoktu, haddim değildi, o ne derse yapılacaktı. Eğer dediği bir şeyi yapmak istemiyorsam, bunun için başka yöntemler bulmam gerekliydi. Ona asla karşı gelinmemeliydi, hayır denmemeliydi.             Gittim. Girdiğim uzun kuyrukta arkamdaki kişi önümdekinin, önümdeki ise arkamdakinin çocuğu olduğumu sanıyordu. Ufak tefek bir şeydim. Muayene sırası bana geldiğinde içeri girerken, tek başıma girdiğimi görenler şaşkınlık çerisindeydi. Girdim. Orta yaşlarında kadın bir doktor vardı. Ben kapıyı kapatırken o arkamdan gelecek bir ebeveyn beklentisindeydi. -Sen yalnız mı geldin? -Evet -Neden kimse yok yanında? -… -Peki, neyin var? - Çok öksürüyormuşum.             Muayenesini yaptı. Öyle ürkek davranıyordu ki bana, kendimi çok değerli hissetmiştim. “Sana bir şurup yazacağım”. Elime verdiği reçeteyle beraber bana ne yapmam gerektiğini tarif etti. Uzun ilaç kuyruğuna girdim. Benim gibi hareketli bir çocuk için o kuyruğu beklemek çok sıkıcıydı. İçimden sıradan çıkmak geçiyordu ama sonra aklıma annem geliyordu. Şurubu aldım. Tekrar doktora görünüp nasıl kullanmam gerektiğini yazdırmam gerekliydi, bana böyle tembih edilmişti. Aynı sıkıcı uzun sıra doktorun kapısında yine karşıma çıktı. Hayır. Buna tahammül edemezdim. Hemen zihnimde bir senaryo türettim “günde 3 kere kullan dedi”.             Evimize doğru giden yolda cadde boyunca devam eden uzun bir duvar vardı. Bir tarafı çöplük, bir tarafı yolun kaldırımı. Oralardan her geçişimde duvarın üzerinden yürümeyi adet edinmiştim. Zor olan eğlenceliydi. Elimdeki poşeti sallayarak dengeli bir şekilde yürümeye çalışırken bir ara sendeledim. Poşet ve şurubun kutusu kaldırım tarafına, içerisindeki şurup ise çöplüğün olduğu tarafa düştü ve kırıldı. Dengem yerinde ama zihnim yerinde değildi. İçimi birden saran büyük bir korku… Kurduğum senaryoda bu yoktu, acilen yeni bir plan gerekliydi. Anneme şurubu düşürdüğümü söylersem ya azar işitecek ya da dayak yiyecektim. Prospektüsü cebime soktum( neden bilmiyorum) ve evin yoluna koyuldum.             Eve gittiğimde annem yaptığı işi bırakıp beni kucaklayarak karşıladı. Çok seviyorum diye karnabahar yapmış, kokusu evin her yanını sarmıştı. “Hoş geldin kızım. Seni yalnız yolladım ama çok işim vardı. Yanında olmam gerekirdi biliyorum, bir yandan seninle gurur duyuyorum ben olmadan da halledebildiğin için. Akşam seninle dondurma yemeye gidelim, istersen sinemaya da gideriz. Neyin varmış peki? Ne dedi doktor?             Hayır. Böyle olmadı. Eve gittiğimde annem ev işleriyle meşguldü. Ben ise çişi gelmiş gibi kıvranıyordum. “Ne oldu?” dedi. Yeni planım çoktan devredeydi ; “Bir şeyim yokmuş, ilaç vermedi.”             Üç-beş gün daha öksürmeye devam ettim. Bir şeyim yokmuş işte. Kimsenin umuru olmadı, kendiliğinden geçti.             Otuzlu yaşlarımdan sonra bu olay sebebiyle bir serzenişle karşılaştım. Aynı yaşlarda olduğumuz ve hâlâ görüşmeye devam ettiğim karşı komşumuzun kızı, bir sohbet arasında bu konuyu açtı. -Ben senin yüzünden annemden azar işitirdim. -Nasıl yani? -Bak o kendi başına doktora bile gidiyor. Sen hiçbir şey yapamıyorsun.     Gülümsedim. Kendimle gurur mu duymalıydım? Yoksa sandığımda böyle bir anı olduğu için kendime acımalı mıydım bilemedim. Sustum. ”Keşke ben de yapamıyor olsaydım.” diyemedim.     AYLİN KOÇ
Ekleme Tarihi: 03 Nisan 2023 - Pazartesi

Gölgenin Gücü

Onlarca gölge bıraktım ardımda belki kirli.

            Yanımda yaşarlarken neleri benimsedim?

            Neleri yitirdim?

            Yoksa onlar benim değil de

            Aradıklarımın gölgesi miydi?

            Beyaz aşkım, sarı gözyaşım ve benzerleri,

            Hepsi, hepsi birer gölge miydi?

 

            Küçüktüm. Annemin çeyiz sandığı kadar zannederdim dünyayı. Öyle köşe bucak sakladığı, yaşayamadıklarını ya da yaşamak istediklerini tıktığı… Şimdi durduğum noktadan geriye baktığımda gülümsüyorum kara kuru o yerinde duramayan küçük kıza.  O sandığın etrafında öyle çok anı biriktirmiş ki…

            Ben kendi sandığımda gölge biriktirdim. İz biriktirdim.   Yürüdüğüm yollar hiç düz olmadı, düz yolları yürümek hiç keyifli değildi. En zorlarını seçtim, zor olanlar eğlenceliydi. Eskiden biriyle gidilmiş bir konser bileti koydum örneğin, kenarları oyalı olmayan. Lise sınavlarımda kullandığım kopya kâğıtlarını biriktirdim, ütülü değillerdi. Benim sandığım anneminki gibi değildi.

            Geçenlerde sandığımı karıştırırken elime bir kâğıt geçti. Bir öksürük şurubunun prospektüsü. Neden sakladığımı hatırlamak benim için zor olmadı. O gün hissettiğim her duyguyu öyle net anımsıyorum ki, sanki dün yaşanmış gibi sıcacık duruyor içimde.

            8-9 yaşlarındaydım. Hastane evimize yürüme mesafesindeydi. Annem haftanın birkaç günü evde olduğu için biriken işler tüm vaktini alırdı. O gün evde olduğu günlerden biriydi. Birkaç gündür devam eden yoğun öksürük nöbetlerim vardı ve doktora görünmem gerekliydi, belli ki geçmeyecekti. Kalabalık ailemizin bireylerinin çamaşırları yıkanmalıydı, yemekleri hazırlanmalıydı, annemin çok işi vardı. Bana “doktora git” dedi. “tamam” dedim. O zamanlar onun dediği bir şeyi sorgulama cesaretim yoktu, haddim değildi, o ne derse yapılacaktı. Eğer dediği bir şeyi yapmak istemiyorsam, bunun için başka yöntemler bulmam gerekliydi. Ona asla karşı gelinmemeliydi, hayır denmemeliydi.

            Gittim. Girdiğim uzun kuyrukta arkamdaki kişi önümdekinin, önümdeki ise arkamdakinin çocuğu olduğumu sanıyordu. Ufak tefek bir şeydim. Muayene sırası bana geldiğinde içeri girerken, tek başıma girdiğimi görenler şaşkınlık çerisindeydi. Girdim. Orta yaşlarında kadın bir doktor vardı. Ben kapıyı kapatırken o arkamdan gelecek bir ebeveyn beklentisindeydi.

-Sen yalnız mı geldin?

-Evet

-Neden kimse yok yanında?

-…

-Peki, neyin var?

- Çok öksürüyormuşum.

            Muayenesini yaptı. Öyle ürkek davranıyordu ki bana, kendimi çok değerli hissetmiştim. “Sana bir şurup yazacağım”. Elime verdiği reçeteyle beraber bana ne yapmam gerektiğini tarif etti. Uzun ilaç kuyruğuna girdim. Benim gibi hareketli bir çocuk için o kuyruğu beklemek çok sıkıcıydı. İçimden sıradan çıkmak geçiyordu ama sonra aklıma annem geliyordu. Şurubu aldım. Tekrar doktora görünüp nasıl kullanmam gerektiğini yazdırmam gerekliydi, bana böyle tembih edilmişti. Aynı sıkıcı uzun sıra doktorun kapısında yine karşıma çıktı. Hayır. Buna tahammül edemezdim. Hemen zihnimde bir senaryo türettim “günde 3 kere kullan dedi”.

            Evimize doğru giden yolda cadde boyunca devam eden uzun bir duvar vardı. Bir tarafı çöplük, bir tarafı yolun kaldırımı. Oralardan her geçişimde duvarın üzerinden yürümeyi adet edinmiştim. Zor olan eğlenceliydi. Elimdeki poşeti sallayarak dengeli bir şekilde yürümeye çalışırken bir ara sendeledim. Poşet ve şurubun kutusu kaldırım tarafına, içerisindeki şurup ise çöplüğün olduğu tarafa düştü ve kırıldı. Dengem yerinde ama zihnim yerinde değildi. İçimi birden saran büyük bir korku… Kurduğum senaryoda bu yoktu, acilen yeni bir plan gerekliydi. Anneme şurubu düşürdüğümü söylersem ya azar işitecek ya da dayak yiyecektim. Prospektüsü cebime soktum( neden bilmiyorum) ve evin yoluna koyuldum.

            Eve gittiğimde annem yaptığı işi bırakıp beni kucaklayarak karşıladı. Çok seviyorum diye karnabahar yapmış, kokusu evin her yanını sarmıştı. “Hoş geldin kızım. Seni yalnız yolladım ama çok işim vardı. Yanında olmam gerekirdi biliyorum, bir yandan seninle gurur duyuyorum ben olmadan da halledebildiğin için. Akşam seninle dondurma yemeye gidelim, istersen sinemaya da gideriz. Neyin varmış peki? Ne dedi doktor?

            Hayır. Böyle olmadı. Eve gittiğimde annem ev işleriyle meşguldü. Ben ise çişi gelmiş gibi kıvranıyordum. “Ne oldu?” dedi. Yeni planım çoktan devredeydi ; “Bir şeyim yokmuş, ilaç vermedi.”

            Üç-beş gün daha öksürmeye devam ettim. Bir şeyim yokmuş işte. Kimsenin umuru olmadı, kendiliğinden geçti.

            Otuzlu yaşlarımdan sonra bu olay sebebiyle bir serzenişle karşılaştım. Aynı yaşlarda olduğumuz ve hâlâ görüşmeye devam ettiğim karşı komşumuzun kızı, bir sohbet arasında bu konuyu açtı.

-Ben senin yüzünden annemden azar işitirdim.

-Nasıl yani?

-Bak o kendi başına doktora bile gidiyor. Sen hiçbir şey yapamıyorsun.

    Gülümsedim. Kendimle gurur mu duymalıydım? Yoksa sandığımda böyle bir anı olduğu için kendime acımalı mıydım bilemedim. Sustum. ”Keşke ben de yapamıyor olsaydım.” diyemedim.

 

 

AYLİN KOÇ

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve newsfindy.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.