,, ,
Baybora Kök
Köşe Yazarı
Baybora Kök
 

Faiz Uygulamasında Yapılan Hatalar

Türkiye’de enflasyon hedefi ve gerçekleşen enflasyon arasında büyük bir fark söz konusu. Bu fark uzun yıllar boyunca dengeli bir şekilde devam etse de 2018 sonrasında kırılma yaşanmaya başlıyor. Günümüzde bu kırılmanın en yüksek seviyelere ulaştığını resmi veriler ile görebiliyoruz. Peki bu kırılmada uygulanan faiz politikalarının payı nedir? TCMB’nin hükümet ile birlikte belirlediği enflasyon hedefi 2012 yılından bu yana %5 olarak belirlenmiş durumda. 2012 – 2016 yılları arasında hedefe uygun ilerleme kaydedilmiş ve enflasyon doğru uygulanan politikalar ile %5 düzeyinde seyretmiştir. 2017 yılında enflasyon artış göstermiş olsa da faiz artırımlarıyla kontrol altına alınabilmiş. Ancak 2017 sonrasında bu politika yavaş yavaş terk edilmiş ve 2021’e gelindiğinde faiz politikası sebebiyle enflasyon kontrolden çıkmış gözüküyor. Tabi bu durumun tek sebebi uygulanan faiz politikaları değil. Covid-19 pandemisi ile yaşanan global kriz ülke ekonomisini negatif yönde etkilemiştir. 2022 yılının eylül ayı enflasyon oranı ve TCMB faizi arasında orantısız bir duruş söz konusu. TCMB faizi yüzde 13 iken gerçekleşen enflasyon yüzde 80 düzeyinde gözlemlenmektedir. Enflasyon hedefinin yüzde 5 olduğu dikkate alındığında makasın ne denli açık olduğu daha net anlaşılacaktır. Tabi bu süreci doğru analiz etmek gerekir. Enflasyon 2019-2020 yılları arasında artış eğilimindeyken faizi düşürürseniz enflasyonu kontrol altında tutmanızı sağlayan en önemli mekanizmada hata yaparsınız. Bizde de tam olarak bu durum söz konusudur. Özellikle Türkiye gibi çift para düzeni içinde bulunan ekonomilerde enflasyon kur politikası ile bağlantılıysa Merkez Bankası’nın faizi düşürmesi hem kurları negatif yönlü etkileyecektir hem de enflasyon orantısız bir şekilde artacaktır. Şu an ülkemizde yaşanan süreç de tam olarak böyledir. Türkiye’de yaşanan büyük enflasyon faciası düşük faiz politikası ile kalıcı hale gelmiş gibi duruyor. Ve bu kalıcılıktan kurtulmak sanıldığı kadar kolay olmayacaktır. Gerek makro göstergeler, gerekse mikro düzeyde hane halkı ekonomisi bu kalıcı enflasyon karşısında talep artışı yaratıyor. Fiyatların günden güne artışı yaşanan kargaşayı ateşlemeye devam ediyor. Açıklanan ekonomik programa, bütçe açığına, planlanan harcamalara, faiz ve enflasyon arasındaki negatif yönlü artışa bakıldığında önümüzdeki günlerde enflasyonda düşüş sağlayacak tek durumun aralık ayında yaşanması beklenen baz etkisi olduğunu söyleyebiliriz. Bunun dışında şu anda enflasyonu düşürecek bir hamlenin elimizde olmadığını söyleyebiliriz. Bu enflasyonist ortamı tersine çevirmek için bazı keskin adımların hızlıca atılması gerekmektedir. Başta faizin artırılması, harcamaların kısılması, ihracatın artırılarak döviz girişi sağlanması, ithalatın azaltılması, enerji yatırımları yapılması, büyüme beklentisinin düşürülmesi gibi adımlar atılmalı ve bu süreci doğru planlamalıyız. Unutulmaması gereken bir bilgi vermekte fayda görüyorum. Ülkemiz benzer dönemleri 1980’ler ve 90’larda yaşadı. Tarihimizin en zoru olarak gözüken 2001 krizinden dahi çıkmayı başardı. Ancak her kriz zorlu dönemler ve yeni adımlar gerektirdi. Önce politik adımlar, ardından iş dünyası ve son olarak hane halkı bu süreçleri doğru analiz etmeli ve tedbiri elden bırakmadan bu ortamdan sıyrılmalıyız. Faiz ve büyüme konusunda ısrar edilmesi süreci sadece daha zorlu bir noktaya taşıyacaktır.  
Ekleme Tarihi: 20 Eylül 2022 - Salı

Faiz Uygulamasında Yapılan Hatalar

Türkiye’de enflasyon hedefi ve gerçekleşen enflasyon arasında büyük bir fark söz konusu. Bu fark uzun yıllar boyunca dengeli bir şekilde devam etse de 2018 sonrasında kırılma yaşanmaya başlıyor. Günümüzde bu kırılmanın en yüksek seviyelere ulaştığını resmi veriler ile görebiliyoruz. Peki bu kırılmada uygulanan faiz politikalarının payı nedir?

TCMB’nin hükümet ile birlikte belirlediği enflasyon hedefi 2012 yılından bu yana %5 olarak belirlenmiş durumda. 2012 – 2016 yılları arasında hedefe uygun ilerleme kaydedilmiş ve enflasyon doğru uygulanan politikalar ile %5 düzeyinde seyretmiştir. 2017 yılında enflasyon artış göstermiş olsa da faiz artırımlarıyla kontrol altına alınabilmiş. Ancak 2017 sonrasında bu politika yavaş yavaş terk edilmiş ve 2021’e gelindiğinde faiz politikası sebebiyle enflasyon kontrolden çıkmış gözüküyor. Tabi bu durumun tek sebebi uygulanan faiz politikaları değil. Covid-19 pandemisi ile yaşanan global kriz ülke ekonomisini negatif yönde etkilemiştir.

2022 yılının eylül ayı enflasyon oranı ve TCMB faizi arasında orantısız bir duruş söz konusu. TCMB faizi yüzde 13 iken gerçekleşen enflasyon yüzde 80 düzeyinde gözlemlenmektedir. Enflasyon hedefinin yüzde 5 olduğu dikkate alındığında makasın ne denli açık olduğu daha net anlaşılacaktır. Tabi bu süreci doğru analiz etmek gerekir. Enflasyon 2019-2020 yılları arasında artış eğilimindeyken faizi düşürürseniz enflasyonu kontrol altında tutmanızı sağlayan en önemli mekanizmada hata yaparsınız. Bizde de tam olarak bu durum söz konusudur. Özellikle Türkiye gibi çift para düzeni içinde bulunan ekonomilerde enflasyon kur politikası ile bağlantılıysa Merkez Bankası’nın faizi düşürmesi hem kurları negatif yönlü etkileyecektir hem de enflasyon orantısız bir şekilde artacaktır. Şu an ülkemizde yaşanan süreç de tam olarak böyledir.

Türkiye’de yaşanan büyük enflasyon faciası düşük faiz politikası ile kalıcı hale gelmiş gibi duruyor. Ve bu kalıcılıktan kurtulmak sanıldığı kadar kolay olmayacaktır. Gerek makro göstergeler, gerekse mikro düzeyde hane halkı ekonomisi bu kalıcı enflasyon karşısında talep artışı yaratıyor. Fiyatların günden güne artışı yaşanan kargaşayı ateşlemeye devam ediyor. Açıklanan ekonomik programa, bütçe açığına, planlanan harcamalara, faiz ve enflasyon arasındaki negatif yönlü artışa bakıldığında önümüzdeki günlerde enflasyonda düşüş sağlayacak tek durumun aralık ayında yaşanması beklenen baz etkisi olduğunu söyleyebiliriz. Bunun dışında şu anda enflasyonu düşürecek bir hamlenin elimizde olmadığını söyleyebiliriz.

Bu enflasyonist ortamı tersine çevirmek için bazı keskin adımların hızlıca atılması gerekmektedir. Başta faizin artırılması, harcamaların kısılması, ihracatın artırılarak döviz girişi sağlanması, ithalatın azaltılması, enerji yatırımları yapılması, büyüme beklentisinin düşürülmesi gibi adımlar atılmalı ve bu süreci doğru planlamalıyız.

Unutulmaması gereken bir bilgi vermekte fayda görüyorum. Ülkemiz benzer dönemleri 1980’ler ve 90’larda yaşadı. Tarihimizin en zoru olarak gözüken 2001 krizinden dahi çıkmayı başardı. Ancak her kriz zorlu dönemler ve yeni adımlar gerektirdi. Önce politik adımlar, ardından iş dünyası ve son olarak hane halkı bu süreçleri doğru analiz etmeli ve tedbiri elden bırakmadan bu ortamdan sıyrılmalıyız. Faiz ve büyüme konusunda ısrar edilmesi süreci sadece daha zorlu bir noktaya taşıyacaktır.  

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (1)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve newsfindy.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Mustafa
(20.09.2022 15:54 - #165)
yazılarınız beğeni takip ediyorum tebrik ediyor ve devamını bekliyorum.
Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve newsfindy.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
(0) (0)
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.