,, ,
Aylin Koç
Köşe Yazarı
Aylin Koç
 

Serendipçe

            Burası, etrafı büyük ağaçlarla bezeli olan küçük bir park. Uzun yıllardır buradayım. Gündelik hayatınızda sıradan olan, geçip giderken görüp önemsemediğiniz… Ortalık sessiz kalınca, sağımda solumda bir vazo veya birkaç çiçek hayal ederim. Belediye buraya aslında hep çiçek diker ama henüz büyüklerini görmedim. Parka çocuklarını getiren kadınlar, yanlarındaki siyah poşetlere ikişer üçer fidan kökleyip koyarak giderler.   Bugün son günüm. Bir kaç saat sonra beni buradan alacaklar. Yerime genç, modern, esnek olan gelecek. Ne heyecanlıdır şimdi… Bir zamanlar ben de öyleydim. İyi göründüğünüzde ve iyi şeyler başardığınızda insanlar hep etrafınızda olurlar. Ona da ilk başlarda öyle davranacaklar. Oysa kalabalıklar arasında seni seçenle olmalısın, çıkarları için mecbur kalanla değil. Yıldızlar ne kadar büyükse ömrü o kadar kısa olur, bilmiyor henüz.   Ben ise artık yolculuğumun kendimi bırakıp, başkalarını düşünmem gereken bir noktasındayım. Üstelik ne yapacağımı bilmediğim noktada… Pes etmeye bile gücüm yok, dimdik çıkmalıyım son yolculuğuma da. Son günümü sessiz sakin geçirmek isterken, yüksek perdeden ağlayan seçkin bir bebek sesi sabahın sekizinde çöktü yakınıma. Bu, karşılaştığım on üç bin yedi yüz seksen dördüncü insandı. Neler gördüm bilseniz? Cumhurbaşkanını bile çok uzaktan da olsa izlemek şerefine nail oldum. Onlar benim farkımda olmasa da ben hep onlara nefes alacak yakınlıktayım. Mutlu olabilmek için şartların uygun olacağı bir zaman olmaz. Mevcut şartları mutluluğa dönüştürmek gerekir. Mevcut şartın saçma göründüğü ama yine de sebeplendiğim bir zamandı.   İnsanları çok iyi tanır oldum. Geçen gün karşılaştığım ilginç iki kişi dikkatimi çekti ve onları epeyce seyrettim. Birisi sürekli sakalıyla oynayarak karşısındakinin söylediklerini tartıyordu. Karşısındaki ise eli devamlı ağız bölgesinde, diğerinden bir şeyler saklıyordu. Parmaklarındaki alyansı görünce çok üzüldüm.               Hafta sonları en heyecanla beklediğim günlerdi. Çünkü öğleden önce güneş tepeye çıkmadan, O gelirdi.  Bir parçanın eksik olduğunu, ancak o parça geri geldiğinde anlıyorsun. Bir yere ait olamamak diye saçma bir his var, çok beterdir. O geldiğinde çöpçüler çöp arabasına yetişebilecek mi diye bile endişelenmiyordum. Serendipçem… Huzur dolduruyordu geldiği her yanı. Yaklaştığını görünce heyecanım dağı taşı sarıyordu sanki. Rüzgâr parfümünü üzerime taşırken, gölgesinde durduğum büyük ağaçlar da sebepleniyordu, bazen kıskanıyordum.    Sonra bisikletini sağ tarafıma yerleştirir ve ortamda bulunurdu. Mutlaka elinde termosu olurdu. Biraz soluklandıktan sonra telefonuna bakar, ilk aradığı kişiyle konuşurken termosunda parmağıyla ritim tutardı. Adını bilmiyorum ama ben ona “dalgalı bulut” diyorum. Dalgalı saçları gökyüzüme bulut oluyordu, gölgesinde ben de dinleniyordum.   İsim kullanmadan farklı ses tonuyla konuştuğu birisi vardı. O kişiyle konuşurken gözleri ışıl ışıl ve daha hareketli heyecanlı oluyordu. Bazen o telefonun ucundaki kişi olmak istiyordum, olamayacağımı bilerek… Oysa çözseydi beni, düğüm düğümdün ben ona… Sen manzara seyrederken, manzara bizdik aslında.   Benim sevdiğim müzikleri dinliyordu. Bedenler farklı, ruhlar aynı, merdivenlere çıkar gibiydik. Birbirimizin frekansına girerek yol alıyorduk. Hikâyemizin kahramanı merdivenin sonuydu belki… Hiç görmedik ve artık göremeyeceğiz. Ellerin değsin isterdim hep yanağıma da ister miydi ki? Bilmiyordu ne çok severdim ellerini yanağımda.    Korkma benden, sadece kendi hayatımı mahvedebiliyorum, kimseye kıyamıyorum… Diyemedim. Onu görünce heyecandan çıkmıyordu sesim.   Yakınlarda nizamiye olduğundan askerler de gelirdi sık sık. Geçenlerde bir subay ile bir komutan oturdu. Hem de o kadar öyle şiddetli oturdular ki neredeyse çatlayacaktım. Komutan öyle kendini beğenmiş biriydi ki anlatamam. Neymiş efendim, askeri gazinoda masaya üniforma ceketini koymuş, erin biri de gelip üniformaya saygıyla selam durmuş. Peh peh.              Aslında şu geceleri dadanan sarhoşlar olmasa güzel geçti ömrüm. Laf aramızda parkın temizliğinden sorumlu Ahmet Bey çok ihmal etti beni, yoksa daha çok iş görürdüm ben. En çok da parkın sakinlerinden olan karabaş köpeği özleyeceğim. Bir tek o severdi beni, yakınıma yamacıma hiç işemezdi.    İşte geliyorlar. Yerime geçecek olan da hani itiraf etmek gerekirse pek bir güzelmiş. E ne diyeyim… Hafta sonuna eremeden gitmek zorundayım. Keşke bir iz bıraksaydın üzerime, benimle bir olurmuşçasına, geçen zamanların hislerin kanıtıymışçasına. Eksik olmasaydın benden.  Adını kazısaydın bir yanıma mesela. Yapmazdın ki, sen bana hep zarar veremeyecek kadar özenli davrandın. Parfüm şişen yanlışlıkla  üzerime düşseydi. Buram buram sen koksaydım…   Bazen herkes geçmişe dönmek ister. Hâlâ her şeyin mümkün olduğu, yanlış bir yola sapmadan önceki ana dönmek ister ki doğruyu seçebilsin. Ama bu mümkün değildir. Vaktim geldi artık.   İki yağmur arası… İki yağmur arasına sığdırdık iki yıl süremeyen sessiz suskun anlarımızı… Saçlarını savurarak gelmişti bana, sonra giderken saçlarıyla beraber topladı ne var ne yoksa. Son vedamı hissetmiş gibiydim. Gökyüzü şahitti, o son yağmurda, susuyorken nasıl haykırdığıma.   Gelen arkadaşa, “Dalgalı bulutuma iyi bak” derdim dilim olsa. “Onun seninle dinlendiği gibi, sen de onunla dinlen hayat kargaşasında. Hayat güzel insanlar tanımak için çok kısa, tanıdıysan sadece tadını çıkart ve yaşa.”   Ben çam ağacından yapılma nemlenmiş eski bir banktım, erken çürüğe çıktım. Sen demirdensin ama güvenme sağlamlığına. Seni de yıkan pasın olur. Herkes senden vazgeçebilir, sen kendinden vazgeçmeden yaşa.    
Ekleme Tarihi: 25 Mart 2023 - Cumartesi

Serendipçe

            Burası, etrafı büyük ağaçlarla bezeli olan küçük bir park. Uzun yıllardır buradayım. Gündelik hayatınızda sıradan olan, geçip giderken görüp önemsemediğiniz… Ortalık sessiz kalınca, sağımda solumda bir vazo veya birkaç çiçek hayal ederim. Belediye buraya aslında hep çiçek diker ama henüz büyüklerini görmedim. Parka çocuklarını getiren kadınlar, yanlarındaki siyah poşetlere ikişer üçer fidan kökleyip koyarak giderler.

 

Bugün son günüm. Bir kaç saat sonra beni buradan alacaklar. Yerime genç, modern, esnek olan gelecek. Ne heyecanlıdır şimdi… Bir zamanlar ben de öyleydim. İyi göründüğünüzde ve iyi şeyler başardığınızda insanlar hep etrafınızda olurlar. Ona da ilk başlarda öyle davranacaklar. Oysa kalabalıklar arasında seni seçenle olmalısın, çıkarları için mecbur kalanla değil. Yıldızlar ne kadar büyükse ömrü o kadar kısa olur, bilmiyor henüz.

 

Ben ise artık yolculuğumun kendimi bırakıp, başkalarını düşünmem gereken bir noktasındayım. Üstelik ne yapacağımı bilmediğim noktada… Pes etmeye bile gücüm yok, dimdik çıkmalıyım son yolculuğuma da. Son günümü sessiz sakin geçirmek isterken, yüksek perdeden ağlayan seçkin bir bebek sesi sabahın sekizinde çöktü yakınıma. Bu, karşılaştığım on üç bin yedi yüz seksen dördüncü insandı. Neler gördüm bilseniz? Cumhurbaşkanını bile çok uzaktan da olsa izlemek şerefine nail oldum. Onlar benim farkımda olmasa da ben hep onlara nefes alacak yakınlıktayım. Mutlu olabilmek için şartların uygun olacağı bir zaman olmaz. Mevcut şartları mutluluğa dönüştürmek gerekir. Mevcut şartın saçma göründüğü ama yine de sebeplendiğim bir zamandı.

 

İnsanları çok iyi tanır oldum. Geçen gün karşılaştığım ilginç iki kişi dikkatimi çekti ve onları epeyce seyrettim. Birisi sürekli sakalıyla oynayarak karşısındakinin söylediklerini tartıyordu. Karşısındaki ise eli devamlı ağız bölgesinde, diğerinden bir şeyler saklıyordu. Parmaklarındaki alyansı görünce çok üzüldüm.

 

            Hafta sonları en heyecanla beklediğim günlerdi. Çünkü öğleden önce güneş tepeye çıkmadan, O gelirdi.  Bir parçanın eksik olduğunu, ancak o parça geri geldiğinde anlıyorsun. Bir yere ait olamamak diye saçma bir his var, çok beterdir. O geldiğinde çöpçüler çöp arabasına yetişebilecek mi diye bile endişelenmiyordum. Serendipçem… Huzur dolduruyordu geldiği her yanı. Yaklaştığını görünce heyecanım dağı taşı sarıyordu sanki. Rüzgâr parfümünü üzerime taşırken, gölgesinde durduğum büyük ağaçlar da sebepleniyordu, bazen kıskanıyordum. 

 

Sonra bisikletini sağ tarafıma yerleştirir ve ortamda bulunurdu. Mutlaka elinde termosu olurdu. Biraz soluklandıktan sonra telefonuna bakar, ilk aradığı kişiyle konuşurken termosunda parmağıyla ritim tutardı. Adını bilmiyorum ama ben ona “dalgalı bulut” diyorum. Dalgalı saçları gökyüzüme bulut oluyordu, gölgesinde ben de dinleniyordum.

 

İsim kullanmadan farklı ses tonuyla konuştuğu birisi vardı. O kişiyle konuşurken gözleri ışıl ışıl ve daha hareketli heyecanlı oluyordu. Bazen o telefonun ucundaki kişi olmak istiyordum, olamayacağımı bilerek… Oysa çözseydi beni, düğüm düğümdün ben ona… Sen manzara seyrederken, manzara bizdik aslında.

 

Benim sevdiğim müzikleri dinliyordu. Bedenler farklı, ruhlar aynı, merdivenlere çıkar gibiydik. Birbirimizin frekansına girerek yol alıyorduk. Hikâyemizin kahramanı merdivenin sonuydu belki… Hiç görmedik ve artık göremeyeceğiz. Ellerin değsin isterdim hep yanağıma da ister miydi ki? Bilmiyordu ne çok severdim ellerini yanağımda. 

 

Korkma benden, sadece kendi hayatımı mahvedebiliyorum, kimseye kıyamıyorum… Diyemedim. Onu görünce heyecandan çıkmıyordu sesim.

 

Yakınlarda nizamiye olduğundan askerler de gelirdi sık sık. Geçenlerde bir subay ile bir komutan oturdu. Hem de o kadar öyle şiddetli oturdular ki neredeyse çatlayacaktım. Komutan öyle kendini beğenmiş biriydi ki anlatamam. Neymiş efendim, askeri gazinoda masaya üniforma ceketini koymuş, erin biri de gelip üniformaya saygıyla selam durmuş. Peh peh. 

            Aslında şu geceleri dadanan sarhoşlar olmasa güzel geçti ömrüm. Laf aramızda parkın temizliğinden sorumlu Ahmet Bey çok ihmal etti beni, yoksa daha çok iş görürdüm ben. En çok da parkın sakinlerinden olan karabaş köpeği özleyeceğim. Bir tek o severdi beni, yakınıma yamacıma hiç işemezdi. 

 

İşte geliyorlar. Yerime geçecek olan da hani itiraf etmek gerekirse pek bir güzelmiş. E ne diyeyim… Hafta sonuna eremeden gitmek zorundayım. Keşke bir iz bıraksaydın üzerime, benimle bir olurmuşçasına, geçen zamanların hislerin kanıtıymışçasına. Eksik olmasaydın benden.  Adını kazısaydın bir yanıma mesela. Yapmazdın ki, sen bana hep zarar veremeyecek kadar özenli davrandın. Parfüm şişen yanlışlıkla  üzerime düşseydi. Buram buram sen koksaydım…

 

Bazen herkes geçmişe dönmek ister. Hâlâ her şeyin mümkün olduğu, yanlış bir yola sapmadan önceki ana dönmek ister ki doğruyu seçebilsin. Ama bu mümkün değildir. Vaktim geldi artık.

 

İki yağmur arası… İki yağmur arasına sığdırdık iki yıl süremeyen sessiz suskun anlarımızı… Saçlarını savurarak gelmişti bana, sonra giderken saçlarıyla beraber topladı ne var ne yoksa. Son vedamı hissetmiş gibiydim. Gökyüzü şahitti, o son yağmurda, susuyorken nasıl haykırdığıma.

 

Gelen arkadaşa, “Dalgalı bulutuma iyi bak” derdim dilim olsa. “Onun seninle dinlendiği gibi, sen de onunla dinlen hayat kargaşasında. Hayat güzel insanlar tanımak için çok kısa, tanıdıysan sadece tadını çıkart ve yaşa.”

 

Ben çam ağacından yapılma nemlenmiş eski bir banktım, erken çürüğe çıktım. Sen demirdensin ama güvenme sağlamlığına. Seni de yıkan pasın olur. Herkes senden vazgeçebilir, sen kendinden vazgeçmeden yaşa.



 

 

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (3)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve newsfindy.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Kıymet Altın Şengönül
(25.03.2023 18:31 - #213)
Keyifle okudum harikaydı
Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve newsfindy.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
(0) (0)
Kıymet Altın Şengönül
(25.03.2023 18:31 - #214)
Keyifle okudum harikaydı
Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve newsfindy.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
(0) (0)
Özlem PAMİR YURTSEVEN
(25.03.2023 20:20 - #216)
Kaleminize sağlık. Okumaktan keyif alınan satırlar yazmışsınız.
Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve newsfindy.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
(0) (0)
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.