Lütfü Şahsuvaroğlu : Tarım Arazileri Betonlaştırılıyor
Lütfü Şahsuvaroğlu : Tarım Arazileri Betonlaştırılıyor
Zafer Partisi Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Lütfü Şahsuvaroğlu haftalık olağan düzenlenen basın toplantısında gündemi değerlendirdi.
Hepiniz hoş geldiniz. Sözlerime başlamadan önce Türk Milletinin Ramazan Bayramı’nı tebrik eder, birliğimize, dirliğimize vesile olmasını Cenab-ı Allah’tan niyaz ederim.
Zafer partisinin yükselişinden ve Genel Başkanımız Sayın Ümit Özdağ ’ın gündemi belirleyen siyasetinde rahatsız olan çevreler aciz içinde yalan haber üretmeye başlamışlardır. Son iki gün içinde yapılan iki yalan haberden bahsetmek istiyorum. Bunlardan Ümit Özdağ Cumhurbaşkanlığı ikinci tura kalırsa “millet ittifakını” destekleyecek dedi haberini, ikincisi ise Ümit Özdağ Kuşadası’nda düzenlediği basın toplantısı sırasında basın mensuplarının sorusuna kızıp ilçeyi terk etti haberi. Yalancının mumu yatsıya kadar bile yanmamış her iki haberi yapan ajansta özür dileyerek haberi düzeltmiştir. Ne yaparlarsa yapsınlar gelen zafer selinin önünde duramayacaklar, tüm pislikler yok olup gideceklerdir.
Değerli Basın Mensupları
Bize göre bugün yaşadığımız tüm sorunların sebebi milletimizin yanlış tercihlerinden ve seçtiklerinin yanlış çözüm tercihlerinden kaynaklanmaktadır. Milli iktidar kurulmadan, tek adam rejiminden kurtulmadan kalkınmanın, refahın, adaletin, liyakatin geri gelmesi mümkün değildir. Zafer Partisi ve kadroları bunun için vardır.
Zafer partisi içeriden ve dışarıdan Türkiye Cumhuriyeti’ne karşı meydan okumaların arttığı bir süreçte dört krize çözüm üretmek üzere kurulmuştur. Kısa sürede kötü gidişata dur demek isteyen ancak mücadele için doğru zemini bulamayan milyonlara ümit olmuştur. Sık sık sığınmacılar dışında diğer konuları niçin gündeme getirmiyorsunuz diye soruluyor. Bu soru elbette haklı bir soru.
Zafer Partisinin eğitimden sağlığa, tarımdan sanayiye, enerjiden çevreye her konuda ciddi hazırlıkları mevcut. Ancak bunları kamuoyu ile paylaşmayı bir plan dâhilinde yapıyoruz. Bundan sonraki süreçte en net bir şekilde çözüm önerilerimizi öğreneceksiniz. Sığınmacılar konusunu öncelikle ele almamız sebebi sinsi bir tümör gibi vücudumuzu saran tehlikeye karşı toplumu duyarlı kılmak içindir.
Zafer Partisi kadroları incelendiğinde görülecektir ki, kendi mesleklerinde başarı hikâyesi olan onlarca insan vardır. Her yaştan her meslekten, her yöreden idealist ve adanmış insan Zafer Yolunda buluşmuşlardır. Gençler, kadınlar, çiftçiler, esnaf ve sanatkârlar, bürokratlar, akademisyenler, sosyal bilimciler, emekli askerler, ekonomistler Türkiye’nin yeniden inşası için proje üretmektedirler.
Son yirmi yılda yapılanlara ve söylenenlere bakınca insan sormadan edemiyor biz nerede yaşıyoruz bizi kim yönetiyor
Bu ülkede, Türk Milleti'nden Türkiye Milleti'ne geçiş sürecinden bahsedildi, Türklüğe karşı savaş ilan edildi, AKP sayesinde Türk olmaktan kurtulduklarını söyleyenler oldu. Milliyetçilik ayaklar altında alındı. En acısı ise milliyetçiliği ayaklar altına alanlar ile kendilerini milliyetçi olarak tanımlayan siyasilerin kol kola girmesini görmek oldu.
İç İşleri Bakanı Süleyman Soylu Suriyelilere bayram izni verilmeyeceğini söyledi. Şaka gibi. Yasağın gidenlere değil gelenlere konması gerekmiyor mu? Oysa geçmiş yıllarda hep gittiler ve geri döndüler. Bu kararın amacı Suriye’de savaşın bittiğini kamuoyundan gizlemektir. Gitmezler ise geri gelip milleti kızdırmazlar diye düşünmüş olmalılar. Bu kadarına pes diyoruz Dün düzensiz göçün yaratacağı milli güvenlik sorununu görmeyip açık sınır politikası izleyen, iktidar şimdide sığınmacıları ülkede tutmak istiyor.
Öyle anlaşılıyor ki birtakım ahmaklar hala Türkiye'yi Türk devleti olmaktan çıkarmanın yolunun demografik yapıyı değiştirmekten geçtiğini anlamadılar ya da anlamak istemiyorlar.
Tam bu noktada geçen hafta basına yansıyan 2019 yılında AK Parti’den ihraç edilen Kayseri eski Milletvekili Pelin Gündeş’in açıklamalarına değinmek istiyorum.
2011’de Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi üyeliğine seçilen Pelin Gündeş, twitter hesabında şunları yazdı:
“Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi üyesiydim. Dört ayda bir Strazburg’da genel kurul olurdu. Genel Kurullara girmeden önce tüm raporları okurdum. Türkiye’nin aleyhine maddeleri tespit ederdim. Bunların çıkarılması, yerine lehimize madde koyulması için önergeler hazırlardım. Türkiye’nin lehine olan bu önergeleri genel kurulda oylamaya sunmam Mevlüt Çavuşoğlu tarafından sürekli engellendi”
Bir kez daha soruyoruz. Bizi kim yönetiyor? Türk Milleti bu soruyu düşünmelidir. Ülkeyi kötü yönetimden kurtarmak için, başka bir kâbusa sürüklenmemelidir. Millet ittifakını oluşturan 6 üyeli masanın mutabakat metni sorunludur. Birbiri ile benzemez gibi görünen 6 siyasi parti lideri aslında siyasi olarak 2.cumhuriyetçi, ekonomik olarak neoliberal, dış politika ve savunma anlayışı olarak Atlantikçi oluşları nedeni ile aynıdırlar. Altızların kamuoyundan gizlemeye çalıştıkları 7.ortak HDP ise yabancı istihbarat servislerinin oyuncağı olmuş PKK terör örgütünün siyasi uzantısı bir partidir ve Türkiye düşmanı olduğunu defalarca göstermiştir. Türkiye düşmanlığının son örneğini ise HDP Milletvekili Garo Paylan'ın TBMM'ye verdiği Ermeni Soykırımı’nın tanınması teklifiyle icra etmiş bulunuyor. Bu namert derhal vatandaşlıktan çıkarılmalıdır.
HDP'li Milletvekili Garo Paylan’ın “Ermeni Soykırımı" teklifinin ardından CHP milletvekili Sezgin Tanrıkulu ve Ali Babacan’da benzer paylaşımlarda bulundu. Bize şaşırtıcı gelmeyen bu benzerliği milletimizin sağduyusuna havale ediyoruz.
Aslına bakılırsa Cumhur ittifakı ile Millet ittifakı arasında bazı benzerlikler bulunmaktadır. Altılı masadaki Deva ve Gelecek Partisi AK partiyi fabrika ayarlarına döndürme arzusunu açıkça ifade ediyorlar. İki ittifakın isimleri bile kavram olarak benzer. Cumhur (Halk) ve Millet çoğu zaman günlük hayatta aynı manada kullanılır. Bu yüzden biz Millet ittifakına Ak-Millet ittifakı diyoruz.
Değerli Basın Mensupları
Her basın toplantısında tarımdan ve gıda güvencesinden bahsetmeye devam edeceğim. Çünkü tarım ve gıda hem üreticileri hem de tüketici olarak hepimizi ilgilendiriyor.
Tarım arazilerinin amaç dışı kullanımı bir türlü son bulmuyor. Son haber Konya’da geldi. Tarım arazileri tahammülden betonlaştırılıyor! Konya’da 1914 yılından bu yana faaliyet gösteren, bitkisel üretimde ve hayvancılıkta yaptığı ıslah çalışmaları, araştırmaları, yayınları, uluslararası etkinliklere ev sahipliği ile ülke tarımına büyük katkıları olan BAHRİ DAĞDAŞ ULUSLARARASI TARIMSAL ARAŞTIRMA ENSTİTÜSÜ’NE ait arazilerin bir bölümü “kamu yararı” denilerek konut yapımı için TOKİ’ye devredilmek isteniyor. Ulusal ve uluslararası birçok kuruluştan gıda kriz uyarıların geldiği bir dönemde bu uygulama kabul edilemez.
Tarımsal girdi enflasyonu rekor tazeledi. Tarımsal girdi fiyat endeksi (Tarım GFE) Şubat'ta aylık bazda yüzde 16,69 artarken, yıllık bazda yüzde 80,99 yükseldi. Böylece Tarım-GFE hem aylık hem de yıllık bazda rekorunu egale ederek endeksin oluşturulduğu 2016 yılından bu yana zirveyi gördü. Girdi fiyatlarındaki bu artış önümüzdeki dönemde tüketici fiyatlarına yansıyacak gıdaya erişimi sıkıntıya sokacaktır.
Pahalı gübre, mazot ve tohum kullanmak zorunda kalan ve ürününü değerine satamayan Türk çiftçisi tarladan çekiliyor. Tarımı çökerten başka bir yanlış ise gıda enflasyonu bahanesiyle sıfır veya düşük vergilerle tarımsal ürün ithal etmektir.
Eğer milli bir tarım politikası uygulanır ise çiftçimizin bilgi birikimi ve üretme azmi hem bitkisel üretimde hem de hayvancılıkta hızlı bir atılım gerçekleştirecektir. Sizlere bir örnek vermek istiyorum. Türkiye’de yılda 270 bin ton yerli muz üretilirdi. Her yıl 250 bin ton muz ithal edilirdi. Dönümde 3 bin 750 kilo muz alınırdı. 6 yılda Türkiye’nin yıllık muz üretimini 1 milyon tona çıkarmış ve 1 milyar dolarlık ithalatı engellemiştir.
Bir tarafta alım gücü düşüklüğü nedeni ile gıdaya erişimde zorluk çeken milyonlar, öbür yanda tüketicileri endişeye sevk eden hileli gıdalar. Sık sık haberlere konu olan sağlıksız gıdaların raflarda satılıyor olması. Yetersiz gıda denetimleri yüzünden tüketici yediğinden içtiğinden emin değil. Organik ürün aldatmacası, bitkisel yağ karıştırılmış zeytinyağları, sahte ballar, içeriğinden emin olamadığımız et ve süt ürünler tüketicileri tedirgin etmektedir.
Zafer Partisi iktidarında gıda terörüne geçit verilmeyecektir. Bağımsız gıda otoritesi kurulacak, insanımızın yeterli ve güvenilir gıdaya erişimi sağlanacak, zirai ilaçların ve antibiyotiklerin doğru kullanımı temin edilecek, taklit ve tağşişle etkin mücadele edilecektir.
Son söz olarak Milletimize şunu söylemek istiyorum. Ülkenin istikbali kötüye gidiyor. İstikbal kötüye giderse istiklalimiz de tehlikeye girer ve istikbalimiz de iyi olmaz! Türkiye’nin önünde iki yol var ya uçuruma sürükleneceğiz, demografi yapımız bozulacak ya da uçurumdan son çıkış olarak ‘’Zafer’de bütünleşeceğiz.
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.