Kemikli Etlerde Bulunan Kolajen Proteini Yaşlanmayı Yavaşlatıyor

Vücudumuzda 3 farklı tipe sahip kolajen proteini bulunuyor. Bedenimizin en kritik bölgelerinde bulunan bu proteinin gençliğimizi koruyarak, yaşlanmamızı yavaşlattığını söyleyen DoktorTakvimi uzmanlarından Uzm. Dr. Bachar Memet , kolajen proteini hakkında önemli bilgiler veriyor.

 

Kolajen hareket sisteminin yapı taşlarını, özellikle kemik, kıkırdak, lif ve eklemleri oluşturan proteindir. Bu proteinin gençlik üzerine büyük etkisi bulunur. Bu proteinin tip I, tip II ve tip III olmak üzere 3 değişik tipinin bulunduğunu belirten DoktorTakvimi uzmanlarından Uzm. Dr. Bachar Memet , tip I kolajenin, deri, kemik, dişler, tendonlar ve bağlarda, tip II kolajenin, kemik ve kıkırdak dokusunda, tip III kolajenin ise gastrointestinal sistem, damar sistemi ve ciltte bulunduğunu söylüyor. Dermis (Derinin epidermis ile deri altı doku arasında bulunan, vücudu darbelere karşı koruyan katman) tabakasında kolajen ve elastin lifler bulunur. Kolajen azalınca cildin dermis tabakasında bulunan hyaluronik asit miktarı da düşer ve cilt kurumaya başlar, güneş ışığına karşı savunmasız hale gelir. Kolajenin bu sorunların önüne geçmede önemli bir role sahip olduğunu anlatan Uzm. Dr. Bachar Memet , “ Kolajen , cildin sıkılaşmasını ve yenilenmesini sağlar. Saç dökülmesini azaltır. Uyku düzeninde iyileşmesine yardımcı olur. Kasları, kemikleri, tırnakları ve bağışıklık sistemini güçlendirir” diyor.   Kolajen üretimini yavaşlatan en önemli faktörün yaş olduğuna dikkat çeken Uzm. Dr. Bachar Memet , bunun yanında oksidatif stres hasarının, yüksek kan şekerinin, sigara alkol kullanımının, C vitamini eksikliğinin, uyku düzensizliklerinin, aşırı kozmetik kullanımının ve stresle artan kortizolün, kolajen üretimini azalttığı konusunda uyarıyor. 

 

Kemikli etler gençliğimiz koruyor

Ağızdan alınan kolajen doğrudan cilde ulaşmıyor. Kolajenin vücudun hangi bölgesinin ona ihtiyacı var ise oraya gittiğini ve cildimizin de bu arada kendi payına düşen kolajeni aldığını belirten DoktorTakvimi uzmanlarından Uzm. Dr. Memet, kolajen üretimini en fazla destekleyen besinleri şu şekilde sıralıyor: “Kemikli etler; ilikli kemik suyu, sığır eti, tavuk eti, hindi eti, balık, yumurta beyazı. Kırmızı renkli meyve ve sebzeler; ahududu, böğürtlen, yaban mersini, kızılcık, çilek, kiraz, elma, pancar, domates, sülfür/kükürt içeren brokoli, lahana, soğan, sarımsak, karnabahar, pırasa, bürüksel lahanası. C vitamini açışından zengin besinler; kapya biber, maydanoz, limon, kivi, portakal, greyfurt ve mandalina. Ayrıca bol su içmek, uyku düzenine dikkat etmek, sigara ve alkol tüketiminden kaçınmak ve güneşten korunmak da kolajeni arttıran en önemli faktörlerden.”

 

Kolajen kaybını tamamen durduramasak da azalmasını engelleyebiliyoruz. Kolajen üretimini arttıran medikal cilt bakımları, kolajen içeren krem ve serumlar, sıvı ve toz kolajen takviyeleri sayesinde, ilerleyen yaşa rağmen kolajen eksikliği ile baş etmenin mümkün olduğuna değinen Uzm. Dr. Bachar Memet, “Alınan kolajen içerisinde, cilde faydalı diğer vitamin ve minerallerin olması önemlidir çünkü diğer vitaminler de kolajen ve elastin sentezini artırmaya destekliyor. Cildi desteklemek, cilt sağlığını korumak ve daha genç görünmek için Tip 1 ve Tip 3 kolajen içeren bir ürün seçilmelidir. En az 3 ay kullanılmalıdır ve 3 ay ara verildikten sonra tekrar 3 ay kullanılmalıdır. Kolajen kullanımına başlarken yüksek doz saşe veya likit formları tercih edebilirsiniz. Tablet ürünlerde yüksek kolajen olamayacağı için tablet ürünleri idame dozda yani 3 aylık kür sonrasında kullanılmalıdır” diyor.

 

Son olarak yüz gençleştirme uygulamalarında, kolajen üretimini uyarmak için sınırlı hasar yaratma yöntemlerinin kullanıldığını hatırlatan Uzm. Dr. Bachar Memet, bunun nedenini şu şekilde açıklıyor: “Cilt herhangi bir yaralanma durumunda, hasarı onarmak için, kolajen sentezliyor. Cilt altı dokularda, yaşlanma ile birlikte azalan kolajen üretimi fraksiyonel lazerlerle veya altın iğne uygulamalarıyla arttırılıyor. Kolajen üretimini tetikleyen cilt altı dokulara, vitamin ve mineral desteği sağlayan mezoterapi uygulamaları ile desteklendiğinde, bu uygulamaların faydası katlanıyor.”