Adam ve Jess, üç çocuklarıyla birlikte taşındıkları yeni evde hayatlarının nihayet yoluna girdiğini ve taze bir başlangıç yaptıklarını düşünürler. Ancak bu mükemmel sandıkları evin içinde kısa süre sonra tuhaflıklar baş gösterir.

Evin sessizliğinde yankılanan garip sesler...

Dolabın ardına gizlenmiş esrarengiz bir oda...

Geçmişten kalan tanıdık olmayan eşyalar...

Roman, evin anlatmak istemediği bir hikayesi olduğunu gözler önüne seriyor.

Logan, “Rüya Ev”de güven, korku ve sır kavramlarını ustalıkla harmanlayarak aile içindeki görünmez çatlaklara ışık tutuyor. Hikaye, gerçeği ararken kendi paranoyasının esiri olan bir babanın gözünden gelişiyor. Bu psikolojik odaklanma, okuru hem zihinsel hem de duygusal açıdan yoğun bir gerilimin içine çekiyor.

“Korku, evinizin içinde saklanıyor olabilir… Ve bazen en sessiz yer, en yüksek çığlığı barındırır.”

Yazarın çok satan “Anne” romanından sonra kaleme aldığı en güçlü gerilimlerden biri olarak dikkat çeken “Rüya Ev”, temposu giderek yükselen anlatımıyla her yeni sayfada okuru yeni bir şüpheye ve korkuya sürüklüyor. Dünya çapında milyonlarca okura ulaşan T. M. Logan, bu romanıyla “ev” kavramının güvenli bir liman değil, aynı zamanda en büyük tehdidin kaynağı olabileceğini çarpıcı bir dille hatırlatıyor.